İç gündeme dönmek

“İç gündem” her şahsın iç dünyasıdır. Ruhu, kalbi, vicdanı, duyguları…

Dış gündem politikanın gündemi değildir. Şahsi dünyamızın dışında gelişen hadiselerdir.

Şahsın iç dünyası maalesef insaniyet alakadarlığıyla dış dünyadan müteessir olmaktadır.

İnsanın etki alanı ilgi alanlarındaki sorumlulukların farkında olması, sınırları, ölçüleri bilmesi lazımdır. Neyi ne kadar dert edinmesinin bir ölçüsü olmalı…

İnsan, insaniyet itibarıyla duyu ve duygularıyla haberdar olduğu her şeyle bir şekilde alâkadardır…Etkilenir…

Kendi hayatı, hanesiyle alâkadar olduğu gibi dünyanın öbür ucunda yaşayan bir insanın derdinden etkilenmektedir.

Hadiselerin mahiyeti, boyutları ve sonuçlarına göre mahzun veya mesrur olur… Veya hiçbirisi

Ülkemizde son zamanlar meydana gelen asayiş problemleri, bomba haberleri her insanın iç dünyasında da bomba düşme etkisi yapıyor.

Yaşanan acılara herkes inancı, vicdanı ve hadiselere yüklediği anlam kantarı ile değerlendiriyor. Hüküm veriyor… Gönüllerde tamiri mümkün olmaz yaralar açılıyor…

Haberleri ekrandan takip eden milyonlar ne düşünüyor? Ne düşünmeliler? Nasıl düşünmeliler? Nasıl değerlendirmeli? Ne yapmalı?

Toplumu cinnet haline getirmek isteyenlerin olduğu anlaşılıyor.

Sabır ve tahammül sınırları zorlanıyor…. Ama yine de sabır…

Bu millet savaş sahnelerini bu travmaları defalarca tarihte yaşamış…

Ancak günümüzde yaşandığı gibi vicdansız, kelimelerin yetmediği bir fitnenin yaşandığını tarih yazıyor mu bilmiyorum…

Sahabe-i kiramın da titrediği ahir zaman fitnesi bu olsa gerek…

Bu kadar dehşetli bir ahvalde sebepler tahtında yetkili ve sorumlu olanlar gerekeni yapmalı….

Olayın dışında kalanların sorumluluğu yok mu?

Olmaz olur mu? Hem de çok…

Ben merkezli düşünmek, nemelazım başkası düşünsün demek insani ve vicdani bir bakış değil….

Gayrın elemi de bizi müteellim ediyor/etmeli…

Memleketin her bir köşesi vücudun azaları gibidir. Ayağa batan bir dikenin verdiği acıyı bütün duyu ve duygularımızla hissederiz.

Kalbin rahatsızlığı maddi manevi bütün hayatımızı etkiler.

Milletin hastalığı kalp hastalığıdır. Kalp aynı zamanda gönül demektir.

Gönül birliği ve zenginliği kalbin manevi boyutu, vicdanı, insani lâtifeleri, hasletlerin cümlesi ifade eder.

Kalp imandır, inançtır, itikattır, değer, şefkat, merhamet velhasıl insaniyettir.

İnsanı insan eden değerler noktasında problem…

İmanın hayata hayat olmasıdır işin aslı….

Ahir zamanın fitnesinin dehşeti “aldatmakla iş görmektir”

Münafıklığın zirve yapması aldatmakla iş görmek…

Milyonda bir ihtimal verilemeyecek şeyler, beklenmedik hallere şahit oluyoruz…

Kadere inanıyoruz…Elhamdülillah

Hikmet-i ilahiyi meşiet-i ilahiyi bilemiyoruz….

Asıl hesabın mahkeme-i kübrada görüleceğini biliyoruz amma “küfür devam eder zulüm devam etmez” itikadımıza göre zalimler mutlaka bu dünyada da hak ettikleri cezayı görecekler biliyoruz teselli buluyoruz…

“Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde ceza iltica etmemek gerekir. (Said Nursi, Hakikat Çekirdeklerinden…)

Üzerimize düşeni yapacağız, elimizden gelmeyen için pes edip feveran etmeyeceğiz…

Kadere iman eden kederden emin olur.

Bu hadiselerle milletçe ciddi bir imtihandan geçiyoruz… Çok seçenekli sualleri olan çok çetrefilli bir sınav…

Bediüzzaman böyle zamanlarda Meyvenin Dördüncü Meselesini okuyun diyor.

Bizim hangi fiilimiz kadere fetva verdi diye herkes nefis muhasebesi yapmalı...

Hem istiğfar hem de dergâh-ı ilahiye iltica edip yalvarmak zamanıdır…

Duanın kabul şartlarından olan “gıyaben dua etmek” lazımdır…

Evet dua zamanı…. Sonsuz kudret ve merhamet sahibi Allah’a iltica zamanı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.