Meğer ilk cemre toprağa düşüyormuş

Meğer ilk cemre toprağa düşüyormuş

‘Cemrenin önce havaya, sonra suya, en son toprağa düştüğü’ bilgisinin bir söylentiden ibaret olduğu ortaya çıktı.

Mehmet Özdemir'in haberi:

 Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Meteoroloji bilimi, havanın aşağıdan yukarıya doğru ısındığını gösteriyor.” diyor.

Bahar mevsiminin habercisi cemreler bir bir düşüyor. İlk cemre 20 Şubat’ta havaya, ikincisi 27 Şubat’ta suya düştü. Üçüncüsü de dün toprağa düşmediyse, bugün düşecek. Bu bir tabiat geleneği, asırlardır devam ediyor. Birer hafta arayla düşen cemrelerin tarihlerinde birkaç günlük sapma olabiliyor. Aslında havaya, suya veya toprağa düşen, elle tutulur gözle görülür somut bir şey yok. Cemrenin kelime karşılığı ‘kor ateş’, ‘yanmış kömür’ demek. Meteorolojik olarak da ilkbahardan önce havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan ısıtıcı güç veya sıcaklık yükselmesi şeklinde tanımlanıyor. Her cemre düştüğünde sıcaklık biraz artıyor, böylece karlar eriyip dereler taşıyor, mevsim bahara dönüyor...

Bütün bunlar, halk arasında bilinen, ansiklopedilerde yazan malumatlar. Ama gerçek maalesef böyle değil. Daha açık söylemek gerekirse, ‘cemrenin önce havaya, sonra suya, en son toprağa düştüğü’ inancı bir söylentiden ibaret. Yani, yüzyıllardır inanıldığı gibi, hava yukarıdan aşağıya doğru ısınmıyor. Bu, bilimsel gerçeklerle çelişiyor. Meteoroloji bilimi, tam tersini, havanın aşağıdan yukarıya doğru ısındığını söylüyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ısınma hadisesinin cemrede açıklandığı gibi yaşanmadığını belirtiyor. Güneş ışınlarının atmosferi doğrudan ısıtmadığını vurgulayan Kadıoğlu, bilimsel gerçeği şöyle izah ediyor: “Yeryüzeyi, güneş ışınlarını yutarak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır. Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi, yeryüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yeryüzeyi ısınır. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar. Bu sırada dünya karbondioksit ve su buharı tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayınlar. Gazların yoğunluğu, dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük bir kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla, atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur.”

Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere, önce toprak ısınıyor, ardından su, nihai olarak hava. Aslında bu gerçeği günlük olarak yaşıyoruz. Meselâ güneşli bir günde hava en sıcak noktaya ancak öğleden sonra ulaşıyor. Termometre ile yapılan bir ölçümde de saat 14.00’teki havanın 12.00’den daha sıcak olduğu tespit edilebiliyor. İşte bu, ilk önce toprağın, en son havanın ısınmasından kaynaklanıyor.

Zaman