Üniversite'de iffet semineri

Üniversite'de iffet semineri

Diyarbakır Kültür Merkezi'nde (DKM) gerçekleştirilen Üniversite seminerlerinin bu haftaki konusu "İffet" oldu. Bu haftaki semineri İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğrencisi Sedat Kılıç yaptı.

Risale Haber - Haber Merkezi

Seminerini üç başlık altında toplayan Kılıç, sunumuna İffet'in tanımıyla başladı. İffetin çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlaki değerlere bağlılık üzere yaşama gibi anlamlara geldiğine değinen Kılıç şunları söyledi: "Genel manada iffet; yeme, içme ve cinsel arzularda ölçülü olmak ve aşırılıktan uzak kalmak olarak anlaşılır. Bediüzzaman Hazretleri de iffeti bu çerçevede “Helaline şehveti var, harama yoktur.” diye tarif etmiştir. Bununla birlikte Bediüzzaman’ın iffet kavramına daha geniş bir mana yüklediği dikkat çeker. En geniş manasıyla iffet sadece cinsel noktada değil; yemek, içmek, uyumak, konuşmak gibi insanın faydasına olan her şeyde ölçülü olmaktır."

İffetin Rabb'imiz tarafından biz kullarına doğuştan verilen bir özellik olduğu ve biz insanları hayvanlardan ayıran temel özelliklerden biri olduğuna değinen Kılıç, bu özelliğimizden uzaklaşırsak hayvanlardan daha aşağı bir seviyeye düşeceğimizi belirtti. Kur'an'ın da bizden iffeti olmamızı beklediğini söyleyen Kılıç şu sözlerle seminerine devam etti: "Kur’an-ı Kerim, iman edenlerin iffetli, hayâlı ve edep yerlerini koruyan insanlar olduklarını nazara veriyor. İffetli yaşamanın mükâfatı olarak Allah’ın mağfiretini ve ahiret sürprizlerini müjdeliyor. Mevzunun önemine binaen, kadınları ve erkekleri ayrı ayrı ifade ederek bütün müminlere iffetli olmalarını ve iffetsizlik için bir giriş kapısı sayılan harama nazardan kaçınmalarını emir buyuruyor.

Dolayısıyla iffet, meşru daire içinde yaşayıp gayr-ı meşru sahaya nazar etmeme, el uzatmama, adım atmama demektir. İffetli bir insan, göz, kulak, el, ayak gibi bütün azaların helal dairesindeki lezzetleriyle yetinmesini bilmeli, hiçbir şekilde ve hiçbir yolla haram işlememeli, izzet ve haysiyetine dokunacak durumdan da sakınmalıdır."

Bir sonraki başlığını Gözlerdeki İffet olarak belirleyen Kılıç, gözümüzün ruhumuza açılan güzide bir organ olduğunu söylerken, ahirzamanda korumamız gereken, yanlış yolda kullandığımız takdirde bize ahireti kaybettirecek, O'nun (cc) rızası dahilinde kullandığımızda ise cennetin kapısını açabilecek bir nitelikte olduğunu söyledi. Ayrıca şunları ekledi: "Acaba gözlerini bütün aleme, zenginlikleriyle beraber, değişecek bir insan var mıdır? Ruhun dışarıya açılan bir penceresi olan ve kainata bu pencere ile bakıp yaratılan varlıkları tefekkür eden göz, herkeste hayranlık uyandıracak bir yaratılış harikasıdır.

Gözümüz ile ilgili müptela olduğumuz bir rahatsızlıkta doktorun bize “bundan sonra hiç güneşe bakma!” veya “filanca yemeği yeme!” deyince ve arkasından “yoksa gözlerinden olursun.” İkazıyla karşılaşınca ne yaparız. Göz nimetini kaybetmenin verdiği korku ile doktorun tavsiyelerine harfiyen uymaya çalışırız, değil mi? Şimdi düşünelim; ruhumuzu, dinimizi, Allah ile olan irtibatımızı etkileyecek ve insanı Rabbinden uzaklaştıracak manzaralara bakmaktan men eden bir doktor değil de Rabbimiz ise o zaman ne yapmalıyız?

Elbette bunu Cenab-ı Hakk’ın istediği şekilde yapabiliriz. Gözümüzü adi bir kavvat derekesinden kurtarıp kütüphane-i ilâhiyenin müteşebbis bir nazırı yapabiliriz."

Harama bakmanın unutkanlıkla yakın ilişkisi olduğunu söyleyen Kılıç şunları söyledi: "Ayrıca zamanımızın hastalığı olarak nitelenen ve gittikçe daha da dehşetli bir hal alacağa benzeyen unutkanlık hastalığı az veya çok hepimizi sarmış durumdadır. Bu hastalığa yakalanmamak için erken veya doğru teşhis önemlidir.

Uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddelerin kullanımında anne ve babalar nasıl ehemmiyet gösteriyor ve “Hele denesin, kötülüğünü görünce zaten bırakır” demiyor ise gençlerin, hatta çocukların manevi hayatını yıkan ahlaksız görüntülere karşı da aile içinde koruyucu anlayış ve hassasiyetin yerleşmesi şarttır. Ayrıca hissettirmeden ve sıkmadan gençleri gözetim altında tutmak, oluşabilecek devamlı bir hastalığa karşı erken ve doğru teşhis adına en selâmetli davranış olacaktır.

Bu konuyla ilgili Risale-i Nur'da geçen şu yer çok manidardır. Risale-i Nur Talebelerinden bir genç hafız pek çokların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?" Ben de dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam-ı Şafiî'nin (RA) dediği gibi: Harama nazar, nisyan verir.

Evet ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda sû'-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına za'f gelir."

Son olarak iffetli kalabilmek için
Neler yapılabilir? Sorusuna cevap arayan Kılıç, maddeler halinde öneriler sundu:

Can sıkıntısı iffetsizlik sebebi olmamalı (Can sıkıntısının nedeni genelde boş kalmaktır. Resul-i Ekrem (asm) burdu ki “Hakla iştigal etmezsen batıl iştial eder.”
Ölümü ve huzur-i ilahide olduğumuzu unutmamaya gayret etmek
Kötü arkadaşlıklardan ve kötü ortamlardan uzak durmak, arkadaş ve ortam seçiminde hassas davranmak ve bu noktada kendine fazla güvenmemek
Günahın içindeki elemi görmeye çalışmak
Kendimize ve birbirimize dua etmek
Her günahtan sonra bir iyilik yapmak (Günahların çokluğu bizi ümitsizliğe sürükleyip iyilikten alıkoymamalı)
Evlenmek (İmkan varsa bunu fazla geciktirmemek, şeytanın maişetle ilgili endişelerin vesveselerine kapılmamak, bu noktada tevekkül etmek)
Oruç tutmak (Oruç hem iradeyi güçlendirir; fakat oruç tutarken orucu iftarı bekleme süreci olarak görmemek, daha fazla uhrevi bir vakit olarak görmek ve bu şekilde orucu geçirmeye gayret etmek)
Manevi duygularımızı coşturacak kitaplar okumak, sesler dinlemek veya videolar izlemek
Hiçbir günahı küçük görmemek
Mümkün mertebe beraberliği tercih etmek
Mümkün mertebe karşı cinsle samimi konuşmalardan sakınmak vakar ve ciddiyeti elden bırakmamak
Farzlarda hassas olmak