Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

15 Temmuz ve Ayasofya Camii

Kırk yılı aşkın bir süre ile bu milletin manevi değerlerini istismar eden FETÖ, alçak ve hain bir darbenin zeminini oluşturmak için ağababaları ile ustaca ve sinsi bir şekilde çalıştı.

Bu çalışmaları yaparken, bu milleti ve devleti ayakta tutan; iman, ahlak, edep ve Kur’an için hizmet etmeye çalışan bütün yapı ve kuruluşları, cemaat ve tarikatları itibarsızlaştırmak ve saf dışı bırakmak için çok özel ve sinsi gayretlerde bulundular.

Özellikle bu milletin imanını korumak ve kurtarmak için en zor şartlarda en büyük vazifeyi her türlü bedeli ödeyerek yapmaya çalışan Risale-i Nur ekolünü ve talebelerini etkisizleştirmek için sinsice ve tahripkâr bir şekilde ve zaman zaman o görüntüyü vermeye çalışarak çok ustaca bir toplum mühendisliği projesini uyguladılar.

Artık tamam dedikleri noktada önemli makam ve mevkileri ele geçirdikleri silahlı kuvvetleri ve devlete ait diğer güçleri harekete geçirerek, topyekûn devleti ve milleti tamamen kontrol altına almak için sokaklara çıktılar.

Zaten bunları yetiştiren ve iplerini ellerinde tutan güçler, onları bazı görevler için hazırlamışlardı.

15 Temmuz darbe teşebbüsü, hiç şüphesiz, Türkiye’nin kendi kendini idare etme gayretlerinden rahatsız olan bazı Batılı devletlerin Türkiye’yi tamamen teslim alma ve bir kukla devlet gibi idare etme heveslerinin bir tezahüründen başka bir şey değildi.

Bunun içindir ki, 15 Temmuz için kullanılan ‘’Türkiye’yi işgal girişimi’’ tabiri bu nedenle büyük bir hakikati ifade ediyor.

Verdikleri her talimatın eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesine alışık olan bu devletler, son yıllarda Türkiye’nin hem içeride ve hem de dışarıda uyguladığı politikalardan çok ciddi bir rahatsızlık içindeydiler.

Zaten bu rahatsızlıklarını hiçbir zaman gizlemediler. Türkiye’yi bu durumdan vaz geçirmek için gizli-açık birçok dayatmalarda bulunmaktan da geri durmadılar.

Bu konu ile ilgili olarak çok şey yazılabilir. Sosyal, siyasal, ekonomik, bölgesel anlamda yapılan çalışmalar, birilerini ciddi anlamda rahatsız etmişti. Fakat bunların hacmi, bir makalenin boyutlarını çok çok aşabilecek büyüklüktedir.

Bu telkin ve tehditlerden bir şey elde edemeyeceklerini anladıkları andan itibaren, darbe planları yapmaya başladılar.

Fakat bu milletin her geçen gün daha da artan azim ve kararlılığını hesaplayamadılar.

Milletimizin 15 Temmuz akşamı gösterdiği cesaret, fedakârlık ve kahramanlığın emsallerine tarihte rastlamak pek kolay değildir.

Milletimiz, ruhunda mevcut olan büyük kahramanlık, cesaret ve fedakârlık hasletlerini harekete geçirerek, kökü dışarıda olan büyük bir ihanete 15 Temmuz akşamı yol vermedi.

15 Temmuz akşamı, bu milletin feveran eden kahramanlık duygularının neticesi olarak milletine ve devletine sahip çıkarak gösterdiği cesaret ve bahadırlık destanının, başka bir örneğini göstermek belki de mümkün değildir.

İnsanlar hiç bir silahları olmadığı halde ve ölüme koşarcasına bu alçak ihanetin karşısına dikildiler.

Bu ülkenin ve bu milletin düşmanı olan alçakların bir piyonu ve oyuncağı hükmünde olan FETÖ mensupları, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri karşısında hiçbir tepki göstermeyen ve evlerinden çıkmayan bir milletin, aynı tabloyu tekrarlayacağı beklentisi içinde oldular.

Bu ihanet kalkışmasına girişenler, milletin ölümleri göze alarak ve her türlü ihanet kurşununa göğüs gererek, böyle büyük bir mücadeleye girişeceğini tahmin etmediler. Tankların, topların, uçakların saldırıları karşısında bu milletin korkacağını ve evlerine kapanacağını zan ettiler.

Daha önceki darbelerde olduğu gibi, bu darbe teşebbüsünde de ipleri dost olarak telakki edilen devletlerin elinde bulunan darbeci uşaklar, bu sefer büyük bir hayal kırıklığı ve çelikten bir irade ile karşılaştılar.

Bu şahlanışta adeta bir ‘’sevk-i İlahinin’’ ve ‘’Rabbani bir istihdamın’’  izlerini, bütün açıklığı ile görmek mümkündür. Çünkü hiçbir hazırlık içinde olmadan ve feragat timsali bir şahlanış sonucu dışarı fırlayan insanlarımız, emin olun dünya tarihinin seyrini değiştirdi.

Doğudan batıya, kuzeyden güneye koca bir millet, abdestlerini alarak, bayraklarını sallayarak ve ‘’ölümü gülerek karşılamak için’’ caddelere ve meydanlara tekbirlerle koştular.

Evet bu büyük gecede, bütün bu manalardan ve mazhariyetlerden mahrum ve habersiz bir şekilde marketlere ve ATM’lere koşanlar da oldu.

Hatta darbeci alçakları balkonlarına çıkıp alkışlayan ve sosyal medya hesaplarında yazdıkları ile destek veren ‘’demokrat görünümlü’’ insanlara bile rastladık.

Daha da ötesi, bu ülkede önemli yerlerde siyaset yapıp, etkili koltukları işgal eden ve belki de bu koltuklara ‘’kontrollü’’ bir şekilde oturtulan bazı siyasetçiler, yüzlerce insanımızın şehid edildiği, binlerce insanımızın gazilik rütbesine ulaştığı hain bir darbe teşebbüsüne ‘’kontrollü darbe’’ diyebilme basiretsizliğini gösterebildiler.

Elbette bu zihniyette olan insanlar var olmaya hep devam edecek.

Bugünlerde de, Ayasofya Camii’nin beş yüz sene devam eden mukaddes ve asli vazifesine döndürülmesi kararına dudak büken, surat asan, ‘’müze olarak kalsaydı daha iyiydi’’ diyen ve ‘’kilise olarak açılması gerekir’’ diye ortalıkta dolaşan insanların varlığını ibretle müşahede ediyoruz.

Hatta Ayasofya Camii’nin yeniden açılması ile ilgili olarak bütün hücumları göğüsleyen ve bütün siyasi sorumluluğu üstlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bu meselenin tamamen dışında sayarak, bir dua ve takdiri çok görerek, bütün hasenatı Danıştay’a verme bahtsızlığına duçar olmuş fanatik ve bağnaz bazı tarafgirlere de şahit olduk.

15 Temmuz’dan 10 Temmuz Ayasofya’nın yeniden camii olarak açılması kararnamesine uzanan, inşallah çok daha güzel günlere ulaşacak yeni bir dönemin işaretlerini bütün haşmeti ile görmek mümkündür.

15 Temmuz’da milletin gösterdiği büyük fedakârlık ve kahramanlık şahlanışı olmasaydı, Ayasofya’nın camii olarak yeniden açılmasına bu kadar kolay şahit olmayacaktık.

Millet kendi iradesine ve seçtiklerine sahip çıkmaya devam ettiği sürece, inanç ve değerlerinin tamamıyla, yönetimin bütün unsurlarına yansıdığını görme bahtiyarlığını yaşamaya devam edecektir.

Çok büyük bir kahramanlık destanının yaşandığı 15 Temmuz’dan, Ayasofya’nın yeniden asli vazifesine döndürülerek paslı zincirlerinden kurtarıldığı 10 Temmuz’a uzanan asil, vakur ve kahraman duruşun hep bu şekilde devam etmesini temenni ediyoruz.

Dualarımız, yeryüzünde zulüm ve baskı altında inleyen bütün müminlerin ve mazlumların refah ve hürriyetlerine kavuşması ile birlikte, paslı zincirlerle Müslümanlara kapatılan veya sık sık yasaklanan Mescid-i Aksa başta olmak üzere bütün cami ve ibadethanelerin yeniden asli vazifelerine döndürülmesi için arş-ı alaya yükselsin.

Bu vesile ile bir kez daha 15 Temmuz şehitlerini rahmet ve minnet ile anıyoruz. Rabbim mekanlarını cennet ve makamlarını ali eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum