ABD başkanı Kennedy'ye Risale-i Nur göndermişti
Risale-i Nur'dan bazı parçaları tercüme ettirip Amerika'da bastırmış ve Türkiye'ye getirtmişti
Risale Haber-Haber Merkezi
Mustafa Birlik, 1954 yılında Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile tanışarak talebeliğe başladı. O yıllardan itibaren dine hizmet eden ve hayırlı nesillerin yetiştirilmesinde öncü olan Birlik, 6 sene önce geçirdiği by-pass ameliyatından sonra şeker hastalığı sebebiyle uzun zamandır tedavi görüyordu. İki gün önce İzmir Hatay'daki evinde kalp yetmezliğinden vefat etti.
Kemal Fedai Coşkuner'in başkanlığını yaptığı Türk Ocağı'na gider gelirdik. Bizi, imam-hatip okulunun üst sınıflarından merhum İhsan Emci götürürdü. Yolda bazı gruplarla karşılaşırdık. İhsan ağabey bunların Risale-i Nur talebesi olduklarını söyler, onlardan sitayişle bahsederdi. 1963 senesinde Kestanepazarı İmam-Hatip Yurdu'na Yahya Alkın girdi. O, okulumuzda bizim tanıdığımız tek Risale-i Nur talebesiydi. Onun vesilesiyle Mustafa Birlik, Mehmet Uslu ve Hüseyin Çağdır ağabeylerle tanıştık... Sonra Patlıcanlı Yokuşu'ndaki evlerinde bazı akşamları yapılan sohbetlere katılmaya başladık. Sık sık bu sohbetlere Ahmet Feyzi Kul ağabey de gelir, çok güzel izahlar yapar, sohbete ayrı bir derinlik katardı...
O zaman, İhlas, Zülfikar, Bediülbeyan isimlerinde gazeteler de çıkartırlardı. Yani bunların çıkmasıyla kapatılması bir olurdu. Onun için ayrı ayrı isimler kullanıyorlardı. Ahmet Feyzi ağabeyle, onun köylü dediği Mustafa Birlik ağabey çok cesur yazılar yazarlardı. Bir seferinde Doğu Menzil Komutanı "Yeşil Komünist Nurcular'a Rusya'dan para geliyor." diye bir iftirada bulunmuştu. Onun bu beyanatına "Paşa mısın, yoksa maşa mısın?" mealinde çok ağır birer yazı yazmışlardı. Böyle olunca 'Türk ordusuna hakaret'ten mahkemeye verilmişlerdi. Onlar da müdafaalarında yazdıkları yazılarda Türk ordusunu yücelttiklerini, ama sadece kendilerine hakaret eden bu şahsa cevap vermek istediklerini ifade etmişlerdi. Ayrıca bu şahsı da kendilerine hakaret ettiği için mahkemeye vermişlerdi.
Hakim, "Onun hakareti Nurculara, ben sizin Nurcu olduğunuzu nereden bileyim; bana kendinizin Nurcu olduğunuzu ispat edebilir misiniz?" deyince, onlar Emniyet kayıtlarından belgeler getirmiş, hatta Ahmet Fevzi ağabey köylerinin muhtarını da hakim huzuruna çıkarmıştır. O da ifadesinde "Hakim bey, bunların Nurcu olduğunu koca Ege ovası biliyor, siz nasıl bilmezsiniz!.." diyerek, orada bulunanları güldürmüştü.
Mustafa ağabey, cesur ve atılgan bir insandı... Ta 1960'lı yılların başında, Risale-i Nur'dan bazı parçaları tercüme ettirip Amerika'da bastırmış ve Türkiye'ye getirtmişti. Hatta bir tanesini de o zaman Amerikan başkanı olan J. Kennedy'ye göndermişti. Fakat daha kitap İzmir Postanesi'nde iken Birinci Şube'ye ihbar edilmiş, İzmir Emniyeti'nin Siyasi Şube görevlileri kendisini emniyete celbetmişler "Bu kitabı sen mi gönderiyorsun?" demişlerdi. O da "Evet" deyince, "Hangi matbaada bastırdın?" diye sormuşlardı. Niyetleri matbaayı basıp kitapları imha etmekti. O "Amerika'da bastırdım" deyince inanmamışlardı. Mustafa Ağabey yanındaki belgeleri gösterince "Vayy! Adama bak!..." demişlerdi. Sonra da "Peki niye gönderiyorsun?" diye sormuşlar. O da "Amerikan başkanı okusun da Müslüman olsun diye gönderiyorum." demiş. Ama onlar "Bulamadın mı gönderecek başka kitap?" diye sorunca da "İsterseniz siz de gönderin. Ben sizin göndereceğiniz kitaplara karışmam ama siz niye benim gönderdiklerime karışıyorsunuz?" diye cevap vermişti. Tabii o tarihlerde Nazilli'de karakolda işkence ile öldürülen Nur talebesi vardı. Onların karşısında böyle konuşmak büyük cesaretti...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.