Nur KABADAYI DEMİR
Adalet mülkün temeli
Ne kadar hakikat vâri ve ne kadar çok sorunlara çözüm getiren bir söz: “Adalet mülkün temeli.” Mülk öyle bir esasa dayandırılmış ki eğer doğru inşa edilirse yıkılması mümkün değil.
Mülk: yaratılan her şeye denir. Adalet ise mülkü kullanırken eşit olarak davranılmasıdır. Mülk maddiyatın ötesindeki âlemleri de kapsar. Hayatı adalet üzerine inşa edilen mülkten her zaman bâki kazançlar elde edilecektir. Mülk sadece eşya değil, mülk aynı zamanda insanın da kendisidir. “Mülk ancak Allah’a aittir.” sözünün esası da buradan gelir. Çünkü bizler birer emanetçiyiz. Bunun için hayatı yaşamayı değer kılmak için ilk önce adaletli olmayı öğrenmeliyiz.
Adaleti öğrenirken mülk ve Mâlik ikilisini de unutmamak lazım. Mülkün Mâlik’i unutulduğunda tüm sorunlar peyda olmaya başlar. Cüzi irade yerini bir anda külli iradeye bırakır. Elimizde olan tüm imkânlar elimizden bir bir giderken biz çözümü her zaman başka sebeplerde ararız. Kazandıklarımızın hepsinin bizim olduğuna ve bizim başarılarımızın sonucu olarak elde ettiğimize inanmaya başladığımız anlardan itibaren aslında kaybetmeye başlamışız demektir. Görünürde belki çok kazanırız. Hatta servetimizin üstüne servet ekleriz. Öyle zaman gelir ki kendimizden başka hiçbir şeye ihtiyacımız yokmuşçasına hareket etmeye başlarız.
Maddi gücün her şeyi çözdüğüne ve maddi güç karşısında herkesin boyun eğeceğine inanırken bu kötü akıntının içinde bizlerde kapılır gideriz. Kazandıkça kaybeden bir insan olarak her şeye sahip olduğumuz cahilliğini uzun bir süre göremeyiz. Zaman içinde ahlak kavramlarımızda yer değiştirir. Ve en önemlisi temeldeki kavramlar yer değiştirmeye ve adaletin yerini kişisel hırslar ve menfaatler almaya başlar.
İlk önce kendimize yapıldığını savunduğumuz haksızlıkların karşısında, mazlumca ezildiğimiz günleri unutur, maddi gücün verdiği özgüvenle! bizde zulmetmeye başlarız. Bundan sonrasında adalet yoktur artık. “O insanlar o tarz davranışları hak ediyor.” sözleri havalarda uçuşurken zaman içinde diğer insanlarında maddi ve manevi haklarını da gasp etme yolu açılır. Bu yol kendi kendine açılmaz. Adaletsizlik yapmak için dünyevi ihtiyaçlara ve durumlara güzel bir kaftan giydirir, öyle çıkarız yola. Artık yolda süslü kaftanla gezerken kim mazlum kim haksız düşünmeyiz bile. Gözümüzü, gönlümüzü kazanma hırsı bürümüştür bir kere. Cennete has yaratılmış duygularımızı dünyaya sığıştırmak için kazanmaya sınır getirmemeyi öğreniriz. “Benimde olsun.” sözleri zaman içinde “Benim olsuna.” ve ardından her şeye “Ben sahip olayım, benim dediğim olsunla.” insan yoluna devam etmeyi öğrenir.
Bundan dolayı hayat insanı şekilden şekle çevirir. Her şekilde farklı duygular hissedilir. Ve hisler bizi çoğu zaman yanıltmaz. Ama hislerimizin dilini köreltirsek artık onlarla konuşamaz ve onları duyamaz hale geliriz. Bazen de bitmeyen işlerin! arasında hislerimize zaman ayırmadığımızdan dolayı bize seslenmesine bile kulak tıkarız.
Oysaki hisler insanı uyarır. Bunu yapan en belirgin olanı ve hislerin hocası da vicdandır. Vicdan hep doğruyu söyler. Ta ki biz onu susturana kadar, o hep söyler durur.
Hayat ırmağı böyledir. Bir düzen içinde akar gider her şey. Ya bu muhteşem düzene riayet ederek yolumuza devam edeceğiz ya adaletsizlik yaparak hakkımız olmayana el süreceğiz ya da hakları olana haklarını vermeyeceğiz.
Birde konuya hakikat penceresinden yani adaleti var edenin açısıyla bakmaya çalışalım.
Kâinatı var eden kâinattaki nizamı en iyi bilendir. Ve kâinatta her şey muhteşem bir düzen içinde işler. İnsandan gayrı her şey birbirine karşı adaletlidir. Hayvanların dünyasında, bitkilerin dünyasında ve hatta sularda bile bir sosyal yaşam vardır. Kimse kimseye müdahale etmez. Hakkı olanın dışında biriktirme ihtirasına kapılmaz. Suların bile kendi sınırının olduğunu Allah c.c. bir ayeti kerimesinde şöyle açıklar:
“Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.” (Rahman S.19-20)
Buradan anlaşılacağı gibi muhteşemlikler sayarak bitmez.
Muhteşem düzen dediğimiz; katlı otoparklar, saraylar, hanlar, hamamlar değildir. Muhteşem düzen: yaratılanların bir arada yaşarken birbirlerine uyum içinde, yardımlaşarak yaşadığını gösteren düzendir. Bu düzen bir adalet üzerine kuruludur ve bu eksende hareket eder. Bu eksenin dışına çıkan kendisini farklı bir evrene atar. Bu evrenin içinde kendisini çok güçlü zanneden insan, kendi oluşturduğu evrenin içinde bir anda yok olur gider. Çünkü yaratılışa aykırı hareket eden her canlı yaptığının bedelini hayatıyla öder.
Bunun için kapitalizm, emperyalizm; şuniziz veya bunizim ne olursa olsun kısacık ömürde, süslü bahaneleriyle bize ebedi âlemi unutturmasın.
Akıl ve güç: adalet için çırpınan gönül ve bu uğurda yorulan bedende yatar. Kısa ömürde iyi bir iktisat yaparak ve kanaat ederek, haklıya hakkını vererek, yetimi gözeterek, çalışanlarımızı kollayarak fani şeyleri bâkiye çevirebiliriz.
Gerçek başarı bu ince çizgide gizlidir. İşin ucunda sadece dünya için kazanmakta var, cennette tahtlar üzerinde oturmakta. Dünya da zirveye çıkarken bir mazlumun âhını alarak tepetaklak düşmekte var, her şeyde sabır ve adaletle davranarak hiç düşmeyecek zirvelere çıkmakta. Seçim bizim elimizde. Kazançlarımızı dünyaya harcayarak fakirleşmekte var, fakir gibi yaşayıp her haklıya hakkını vererek gerçek zenginliği elde etmekte.
Bu hakikatlerden sonra bir şey yaparken kimse beni görmüyor diye düşünmesin! Bizim içimizden geçenlerin her noktasını bilen bir Yaratıcımız var. Ki biz adaleti Ondan öğreniriz. Allah (c.c.), Adl olduğu için biz adil olmaya çalışırız. Bundan dolayı her şeyde adalet ararız. Adaletin olduğu her yerde huzur vardır. Adalet peşi sıra güveni getirir. Adaletine güvendiğiniz bir insanı şahsi sebeplerden dolayı sevmeseniz bile o insana güvenirsiniz. Adalet aynı zamanda doğruluktur. Emrolunduğumuz gibi doğrulmaktır.
Her daim adaletli bir insan; adaletli bir evlat, adaletli bir anne, adaletli bir baba, adaletli bir kardeş, adaletli bir eş ve adaletli bir yönetici olabilmek duasıyla. Vesselam.
amin.amin.amin.
Not: Bu yazı beraat kandilinin bir damlasıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.