Adeta Nurculuğu yeniden keşfettik

Adeta Nurculuğu yeniden keşfettik

Tire Nur talebelerinin mektubu

Risale Haber-Haber Merkezi

Tire Nur talebeleri İstanbul’a ve Bediüzzaman’ın talebesi Mustafa Sungur ağabeye bir zir ziyarette bulundular. Ziyaretlerde yaşanan manevi hava kaleme şu şekilde yansıdı:

Âlemlerin Rabbi Allah’ın en razı olduğu kul, Habibullah Hz. Muhammed (sav) tarafından kardeş ilan edilmiş, evini,  yurdunu, gönlünü paylaşmış mübarek nurlu müminler topluluğu… Ensar ve Muhacir.

Zaman zaman Ensar ve Muhacir in asırlara yansıması vardır. Bu kutlu buluşmalar çağların arasında asr-ı saadetin ruhunu aksederek tecelli bulur. Yine böyle kutlu bir buluşmanın heyecanının, sıcaklığının, ihlâsının şahidi olduk Üsküdar Bedi Dershanesinde. Ensar ve muhacir’in döneminde yaşayamadık ama o ruhu iliklerimizde hissettik adeta. Ensar ve Muhacir’deki tefani sırrı, muhabbet ruhu neydi ki Allahım? Resullullah’ın (sav) kardeş kıldığı  güzide Sahabeler asırlara sığmamış, taşmış, Üsküdar Bedi Dershanesinde tecessüm etmişti. Hayalen ve manen o asr-ı saadet dönemlerine gittik, yaşadık, gördük. O kardeşliğin sıcaklığını hissettik beynimizin bütün kıvrımlarında. Kalbimizin her çarpışında o kardeşliğin muhabbeti, ihlâsı ve saflığının heyecanı vardı.

İzmirli kardeşlerle beraber Basmahane’den sabahleyin otobüsle hareket ettiğimizde feyizli bir nurlu yolculuk başlıyordu. Eski nurculuk dönemlerinin seyahati gibiydi. Yolda Erzurum’un küflü peyniri ile Trabzon ekmeği yol katığımız olurken, namaz dışında mola verilmeden İstanbul’a ulaştık.                 

Kardeşlerimiz bizi bekliyordu, akşam yemekleri hazırlanmış sofra İzmirli ve Tireli kardeşler için kurulmuştu. Yer sofrasındaki kuru fasulye tasına kaşık sallarken yıllar öncesinin dershane yaşantısı canlandı hayalimizde. En lüks lokantadaki en özel specialin lezzeti bu dershane yemeğinin tadının yanından geçemezdi. Etli pilav ve üzerine erik hoşafı Ensar’ın Muhacirle paylaştığı sofraların zenginliğini yansıtıyordu.

Hemen ardından kılınan yatsı namazında okunan kıraatle Medine’ye gittik, geldik. Bedenimiz Üsküdar Bedi Dershanesinde namaz eda ederken, ruhumuz Medine’de Mescid-i Nebevi’de, Huzur-u Nübüvvette Sahabe-i kiramın sıcaklığıyla sarmalanmıştı.

Nur Risaleleri dağıtıldı ders başladı. Sanki Nur dersine ilk kez gelmiş insanın heyecanı vardı kalplerimizde. Adeta Nur’u ve Nurculuğu yeniden keşfediyorduk kırk sene sonra. Okunan Risalelerin her kelimesinin kalbimizden pompalanan kan gibi vücudumuzdaki tüm hücrelere ılık ılık ulaştığını hissediyorduk. Ya Rabbi ! Biz nurculuğun neresindeydik ki bizi yeniden asırlar önce övülmüş bu nur dairesinin halkalarında tespih taneleri gibi yeniden dizdin. Bu nurlu halkanın imamesi Üstadımız, nişaneleri de ağabeylerimizdi.

Manisalı Ali abi ile beraber Fırıncı abi geldi, mütebessim çehresi, mütevazi edasıyla. Üstadımızın bu kibar ve nazik talebesi kimseyi incitmemek için adete ayaklarının ucuyla halıların üzerinde uçarak yerini aldı. Üstadımızın “manevi evladımsın diye taltif ettiği” ,“varislerim” diye ismini zikrettiği ağabeylerden,” hayatım hayatınla devam edecek, ben göremeyeceğim ama sen nurun bayramlarını göreceksin, gelip benim kabrimde anlatacaksın” diye tebşir ettiği üstadımızın fedakar hizmetkarı Sungur abi rahatsızlığına rağmen teşrif ettiler.

Zannediyorum ki Üstadımız da o esnada Sungur abi ile Fırıncı abinin arasındaki boş kalan koltukta bu derse dahil olmuş nur’un bu bayramını şahitlik ediyordu.
Öyle bir atmosfer vardı ki, ruhlar dünyanın ufunetli, dağdağalı maceralarından sıyrılmış dünyada iken cennet bahçelerindeki sohbet halkalarının birinde ensar ve muhacirin misafiriydi.

Sungur abi Tirelilere hal ve hatır sordu. Tire’deki hizmetlerden bilgi aldı. Simalardan tek tek isimleri hatırlamaya çalıştı. Her isimde her simada Nurlara karşı tarassut ve zulme boyun eğmeyen,her türlü devlet ve hükümet baskısına rağmen dik durarak nurlara sahip çıkan Tire’nin kahraman çehrelerin, saff-ı  evvellerin çizgileri vardı.

Sungur abi Tirelilerin bu özel ziyaretinden o kadar mutlu ve bahtiyar oldu ki, gözlerinin içi gülüyor mutluluk gözyaşları göz pınarlarından mübarek yüzünü ıslatarak akıyordu. Bakışlarında bir farklılık hissediyorduk Sungur abide.Tirelilere ve cemaate adete Üstad adına Üstadımızın gözüyle bakıyordu. Sungur abinin o mavimsi gözleri Üstadımızın şehametli, müşfik bakışları olmuş tek tek cemaatin üzerinde geziyordu. Nurun bayramları Üsküdar Bedi Dershanesine sığmazdı. Tüm dünyadaki Nur bayramı Sabri Okur kardeşimizin bağlandığı telefonlarla sanki resmigeçide başladı.

Beyaz Rusya’dan Latif kardeş, Rusya’daki hizmetleri, Finlandıya ‘dan Emre kardeş Finlandiya’daki nur hizmetlerinden bahsederek şevkimize şevk kattılar. Norveç’den dershane hizmetleri ve Oslo’daki Müslüman sayısı ve Kuzey Avrapa’daki İslamiyete olan teveccühü duydukça sevincimiz, Mescid-i Nevebide, Müslümanların zafer haberlerini alan Sahabelerin gibi coşuyordu.

Bosna Hersek’ten, Arjantin’ten kardeşlerimizin hizmetleri, Nur’un Bayramını tüm dünyaya ilan ediyor gibiydi.

O esnada Ankara’dan Said Özdemir abi telefonla bu bayramın sevinçlerine ortak oldu. Onun tatlı ve beliğ sözlerini telefondan işitmek heyecanımıza heyecan kattı.Sungur Abi Tirelilerden bahsetmek için tatlı bir dil sürçmesiyle “Medine’den misafirlerimiz geldi” sözleri  sevincinin bir yansıması gibiydi.

Sungur abinin heyecanı ve sevinci bitecek gibi değildi. Bu güzelliğin geç saatlere kadar sürmesini arzuluyor gibiydi.

Fırıncı abi nezaketle “isterseniz istirahatinize engel olmayalım, yorulmuşsunuzdur” dediğinde Sungur abi mütebessim bir çehre ile, “misafirlerimiz, Tireliler ayrılmadan benim ayrılmam doğru olmaz” dedi.

Yarabbim! Bu ne iltifat, bu ne incelik… Manevi makamlarını bilemeyiz ama bizim gönül dünyamızda en üst köşklerde ağabeylerimiz yerini ebediyen alıyorlardı.
İstanbullu kardeşlerimiz bizi Ümraniye’deki Nurs dershanesinde misafir ettiler. Allah onlardan razı olsun.

Sabah namazından sonraki Ayet-ül Kübra dersi ile semadan arzdan tefekkür yolculuğuna çıktık. Teberrüken kardeşlerimizin ikram ettiği sabah çorbası ile yanındaki soğan unutulmayacak bir seyahatin noktası gibiydi.
  
Ya Rabbim bizi bu hizmet-i Kur’aniye’den ayırma.
İhlasla ve muhabbetle kalplerimizi birleştir.
Fesat ve nifak tohumlarını bizden ve cemaatlerimizden uzak eyle.
Risale-i Nurları muhtaç ve susamış bütün gönüllere dünyanın neresinde olursa olsun ulaştır.
Nurların feyzi ile gönülleri islama ısınan ve imanlarını kurtaran müminlerin sevabından iştirak-i amal sırrıyla biz nur fedailerini hissedar eyle.
Üstadımızdan ve onun fedakar, cefakar, sıddık ve ihlaslı talebelerinden ve hizmetkarlarından ebediyen razı ol, onların mekanını cennet eyle, makamlarını ali ve yüksek eyle.
Bizlerin günah ve kusurlarını bağışlayarak Üstadımız ve talebeleriyle beraber Risale-i Nur talebesi olarak haşreyle, Bizi imanla kabre girmeyi nasip eyle.
Amin… Amin … Amin…

Tire Nur talebeleri