Ağızlarıyla sizi hoşnûd ederler, fakat kalbleri buna yanaşmaz!

Ağızlarıyla sizi hoşnûd ederler, fakat kalbleri buna yanaşmaz!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Suresi 7-11. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

7 . Müşrikler için, Allah katında ve Resûlü yanında (sözlerinde durmadıkları hâlde) nasıl bir andlaşma olabilir? Ancak (Hudeybiye günü) Mescid-i Harâm’ın yanında kendileriyle andlaşma yaptıklarınız müstesnâ. Artık (onlar) size dürüst davranırlarsa, o hâlde (siz de) onlara böyle doğrulukla muâmele edin! Şübhesiz ki Allah, takvâ sâhiblerini sever.

8 . Nasıl (bir andlaşmaları olabilir ki)? Eğer (onlar) size gālib gelselerdi, hakkınızda ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnûd ederler, fakat kalbleri (buna) yanaşmaz! Onların çoğu (sözlerinde durmayan) fâsık kimselerdir.

9 . Allah’ın âyetlerini az bir bedel karşılığında sattılar da (insanları) O’nun yolundan men‘ ettiler. Muhakkak ki onların yapmakta oldukları ne kötüdür!

10 . Bir mü’min hakkında ne bir yemin, ne de bir ahd (söz) gözetirler. İşte onlar gerçekten haddi aşanlardır.

11 . Artık tevbe ederler, namazı hakkıyla kılarlar ve zekâtı verirlerse, o takdirde dinde kardeşlerinizdirler.(1) (Bu hakîkatlerin kıymetini) bilecek bir kavim için âyetleri açıklıyoruz.

1- “İnsan İslâmiyet sâyesinde, ibâdet sâikasıyla (sevkiyle) bütün Müslümanlara karşı sâbit bir münâsebet (alâka) peydâ eder ve kavî (kuvvetli) bir irtibat ve bağlılık elde eder. Bunlar ise sarsılmaz bir uhuvvete (kardeşliğe), hakîkî bir muhabbete (sevgiye) sebeb olur. Zâten hey’et-i ictimâiyenin (tüm cem‘iyetin) kemâline ve terakkîsine (yükselmesine) mukaddeme (başlangıç) ve en birinci basamaklar, uhuvvet ile muhabbettir.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 133)