Ahmet Altan'dan 'dindarlar'a sitem

Ahmet Altan'dan 'dindarlar'a sitem

İnançlı biri olmadığını belirten Taraf yazarı Ahmet Altan, dindar insanların inançlarıyla çelişen hallerine dikkat çekti

Risale Haber-İnançlı biri olmadığını belirten Taraf yazarı Ahmet Altan, dindar insanların inançlarıyla çelişen hallerine dikkat çekti. "Haram" başlıklı yazısında "ben bu dindar insanları anlayamıyorum" diyen Altan, "Dindar biri, dürüstlükten uzaklaşırsa ona sorarım, 'bu nasıl dindarlık' diye, 'hem kendini, hem senin gibi dindarları, hem de seni yaratanı utandırıyorsun” dedi.

İşte Ahmet Altan'ın yazısındaki ilgili bölüm:

...

Her dinin bir adalet ve hakkaniyet anlayışı, bir helal ve haram ölçüsü var.
Bunlar hayatın her yanında olsa iyi olurdu diyorum.
Kendi başlarına sahip olamadıkları “ahlaka” belki Allah korkusuyla sahip olurlardı.
Dünyadaki siyasetçilerin herhalde yüzde sekseni, doksanı tanrıya inanır.

Bir de dünyaya bakın.
İnançlı insanların yapacağı işler mi bunlar?

Biliyor musunuz, ben bu dindar insanları anlayamıyorum.
Allaha inanıyorlar.
Onun gücüne inanıyorlar.
Onun her şeyi gördüğüne inanıyorlar.
Onun haktan, adaletten, dürüstlükten yana olduğuna inanıyorlar.
Haram yerlerse “cehennemde yanacaklarına” inanıyorlar.
Dürüst olurlarsa “cennete gideceklerine” inanıyorlar.

Sonra da her türlü haksızlığın, haramın kapısını açıyorlar.
Bunu anlamak mümkün mü?

Ben inançlı biri değilim ama eğer inançlı olsaydım, “cehennem” cezasından korktuğumdan ya da “cennet” ödülüne göz diktiğimden değil, sırf “beni yaratanı utandırmamak, üzmemek için” dürüst olmaya çalışırdım.

Bunların öyle kaygıları yokmuş gibi geliyor bazen bana.
Benim anlayamadığım tuhaf bir inanma biçimleri var.

Dindarların neyi nasıl yapacağını belirlemek ve yargılamak benim haddim de değil, hakkım da değil.
Ama biri yüksek sesle ve kuvvetle “dindar olduğunu” söylüyorsa, bunu vurguluyorsa, hatta bunu benim gözümün içine sokuyorsa, o zaman benim onu “kendi inancı ve kendi ahlakıyla” değerlendirme hakkım doğar.

Dindar biri, dürüstlükten uzaklaşırsa ona sorarım, “bu nasıl dindarlık” diye, “hem kendini, hem senin gibi dindarları, hem de seni yaratanı utandırıyorsun.”