Allah Said Nursi'yle Türkü-Kürdü kardeş yaptı
Hekimoğlu İsmail, Bediüzzaman Said Nursi'nin 101 yıl önce Şam'da irad ettiği hutbenin güncelliğini koruduğunu söylüyor
Serhat Şeftali'nin haberi:
Hekimoğlu İsmail, Hutbe-i Şamiyye adıyla ünlü bu hutbenin, hayatına uygulamaya çalıştığı unsurların başında geldiğini belirtiyor ve Yüzyıllık Müjde adlı kitabında anlatıyor.
Şam bugünlerde kan ve gözyaşıyla gündeme geliyor. Her gün ölen yüzlerce insanın dramı yansıyor medyaya. Tam 101 yıl önce 1911 yılında Şam'daki Emeviyye Camii'nde Kürt kökenli bir İslam âlimi Arap toplumuna çok farklı bir hutbe okumuştu. Daha sonra Hutbe-i Şamiyye adıyla meşhur olacak olan bu hutbe o kadar ilgi görmüştü ki aynı hafta içinde iki kere tab' edilerek halka dağıtılmıştı. 35 yaşındaki Bediüzzaman Said Nursi, Şam'da Arapça irad ettiği hutbede çağın hastalıklarını tespit ederek çözüm önerileri sunuyor ve bunu izah ediyordu. O gün onu 10 bine yakın insan dinlemişti. 39 yıl sonra bizzat Üstad'ın kendisinin Arapçadan tercüme ettiği ve eklemeler yaptığı Hutbe-i Şamiyye hâlâ güncelliğini koruyor.
"1950'li yıllarda imkânlar ölçüsünde aldığım 15-20 kitapçığı arkadaşlarıma dağıtıyordum." diyen Hekimoğlu İsmail, Hutbe-i Şamiyye'den aldığı dersleri bugünlerde "Yüzyıllık Müjde" adıyla bir kitapçık haline getirdi. "Benim hayatım, Risale-i Nur hakikatlerini okumak, anlamaya ve yaşamaya çalışmaktan ibaret." diyen Hekimoğlu İsmail, hayatına uygulamaya çalıştığı risalelerdeki prensiplerin başında da Hutbe-i Şamiyye'nin geldiğini belirtiyor.
Manen tekâmül, maddeten terakki etmenin sırlarının bu kitapta toplandığını ifade eden Hekimoğlu İsmail'e göre ferdin, ailenin, milletin, devletin terakki ve tekâmülünün yolu bu eserde anlatılan hakikatleri yaşamaktan geçiyor.
Üstad, İslam âlimlerinin de bulunduğu bir mecliste âlem-i İslam'a verdiği, Müslümanların yaşadığı sıkıntıları anlatan hutbesinde altı hastalığa dikkat çekiyordu. Bunlar; ümitsizlik-yeis, hilekârlık, husumet-düşmanlık, ihtilaf, istibdat, ferdiyetçilik...
Bediüzzaman'ın bu hastalıklara önerdiği tedavi yolları ise şunlardı: Ümitvar olmak, dürüstlük, muhabbet, ittifak, İslami değerler ve meşveret...
"Bediüzzaman Said Nursi, İslam'a hizmetle vazifeliydi. Vazife ise tahkiki imanı temin etmekti." diyen Hekimoğlu İsmail, "Üstad ne yaptı? Cami ile okulu birleştirdi. 'Dinsiz ilim yoktur.' dedi. Seccade ile tezgâhı bütünleştirdi. Akıl ile vahyi birleştirdi." şeklinde konuşuyor.
Bir hatırasını da anlatan Hekimoğlu İsmail, 1950'li yıllarda yaşadığı olayı şöyle aktarıyor: "Şeriatçıyım' diye beni mahkemeye vermişlerdi. Savcı diyor ki: 'Dinciler şeriati getirip sistemi ortadan kaldıracaklar.' Hâkim 'Ne diyorsun?' dedi. Ben de, 'Şeriat nereden gelecek, arabayla mı gelecek, uçakla mı gelecek?' dedim. Hâkim bağırdı, 'Doğru konuş.' dedi. 'Şeriat gelmez.' dedim. 'Şeriat yaşanır.' dedim. Öylece beraat ettim."
Hekimoğlu İsmail, Türk-Kürt meselesine ise şöyle bakıyor: "Bediüzzaman Said Nursi Kürt'tür. Biz de Türk'üz. Allah Kürtlerden Said Nursi'yi gönderdi, Türkleri de ona talebe etti, böylece Allah Türklerle Kürtleri kardeş yaptı. Beraber yedik içtik. Bugünkü anarşik olaylar, Üstad'ı anlamamaktan kaynaklanıyor."
Altı hastalık nedir?
Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber; bizi maddî cihette kurun-u vustâda durduran ve tevkif eden, altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:
Birincisi: Ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimai-ye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: Adâvete muhabbet.
Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bu altı dehşetli hastalığın ilâcını da, bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimaiyemize, eczahane-i Kur'âniye'den ders aldığım "altı kelime" ile beyan ediyorum. Mualecenin esasları onları biliyorum.
Zaman