Allah size daha bir çok ganîmetler vaad etmiştir ki onları alacaksınız

Allah size daha bir çok ganîmetler vaad etmiştir ki onları alacaksınız

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Fetih Suresi 18-23. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

18 . And olsun ki, (Hudeybiye’de) o ağacın altında sana bîat ederlerken Allah o mü’minlerden râzı olmuştur; onların kalblerinde olan (sadâkat)i bilip, üzerlerine (kalblere huzur veren bir) sükûnet indirmiş ve onları (Mekke’nin fethinden önce) yakın bir fetih (Hudeybiye anlaşması ve Hayber’in fethi) ile mükâfâtlandırmıştır. (*)

19 . Ve alacakları birçok ganîmetlerle (de onları mükâfâtlandırdı). Çünki Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

20 . Allah size daha bir çok ganîmetler va‘d etmiştir ki onları alacaksınız; (**) şimdi bunları size çabuklaştırmış (hemen vermiş) ve insanların ellerini sizden çekmiştir. Tâ ki mü’minlere bir alâmet (ve ibret) olsun ve sizi dosdoğru bir yola hidâyet etsin!

21 . Henüz üzerlerine güç yetiremediğiniz (ganîmetlerden) başkası da vardır ki, Allah onları (ilim ve kudretiyle) gerçekten kuşatmıştır (onların sizin olacağını takdîr etmiş ve bilmiştir). Çünki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.

22 . Hâlbuki o inkâr edenler (bîatınızdan sonra Hudeybiye’de) sizinle savaşsalardı, elbette arkalarına dönecek (ve kaçacak)lardı; sonra da ne bir dost, ne de biryardımcı bulabilirlerdi.

23 . Allah’ın öteden beri süregelen kānûnu (böyle)dir; ve (sen) Allah’ın kānûnunda aslâ bir değişme bulamazsın!

(*) Buradaki bîattan murad, meşhur Rıdvan Bîatı’dır. Hudeybiye seferinde sahâbeler, ölünceye kadar düşmanla muhârebe edeceklerine dâir yemîn ederek Resûl-i Ekrem (ASM)’a bir semüre ağacının altında bîat etmişlerdi. (Celâleyn Şerhi, c. 7, 219)

(**) “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın, umûr-ı gaybiyeden (gelecekten haber vermek gibi gizli işlerden) haber verdiği gibi doğru vukūa gelen (meydana gelen) işler binlerdir, pek çoktur. (...) İşte nakl-i sahîh-i kat‘î (doğruluğu kesin hadîs) ile ashâbına haber vermiş ki: ‘Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz (üstün geleceksiniz); hem feth-i Mekke, hem feth-i Hayber, hem feth-i Şam, hem feth-i Irak, hem feth-i Îran, hem feth-i Beytü’l-Makdis’e muvaffak olacaksınız. Hem o zamânın en büyük devletleri olan Îran ve Rum pâdişahlarının hazînelerini beyninizde (aranızda) taksîm edeceksiniz!’ haber vermiş. Hem: ‘Tahmînim böyle’veya ‘Zannederim’ dememiş. Belki görür gibi kat‘î ihbâr etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Hâlbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbûr olmuş. Sahâbeleri az, Medîne etrâfı ve bütün dünya düşmandı.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 13-14)