Allah’ı bırakıp kendisine yalvarmakta olduğunuz şeyler, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin!

Allah’ı bırakıp kendisine yalvarmakta olduğunuz şeyler, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ahkâf Suresi 1-5. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

1 . Hâ, Mîm.

2 . Bu Kitâb’ın indirilmesi, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) Allah tarafındandır.

3 . (Biz) gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları, ancak hak ile (yerli yerinde) ve belirli bir ecel ile yarattık. İnkâr edenler ise, korkutuldukları şeyden (kıyâmetten) yüz çeviricidirler.

4 . De ki: “Söyleyin bana! Allah’ı bırakıp (kendisine) yalvarmakta olduğunuz şeyler, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin! Yoksa, onların göklerde bir ortaklığı mı var? (*) Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, bana bundan (Kur’ân’dan) önce (indirilmiş) bir kitab veya ilimden bir eser (küçük bir alâmet olsun) getirin!”

5 . Allah’ı bırakıp da kıyâmet gününe kadar kendisine cevab veremeyecek şeylere duâ edenden daha sapık kim olabilir? Hâlbuki onlar, bunların duâlarından (dahi) habersizdirler.

(*) “Bir memlekette iki pâdişah, bir vilâyette iki vâli, bir nâhiyede iki müdür, hattâ bir mahallede iki muhtar bulunamaz. Eğer bulunsa herc ü merc (karmakarışık) olur, ihtilâl başlar, intizam bozulur. Mâdem hâkimiyetin bir gölgesi, âciz ve muâvenete (yardımlaşmaya) muhtaç olan insanlarda bu derece müdâhale-i gayrı (başkasının karışmasını) ve iştirâki (ortaklığı) reddedip, kabûl etmez. Elbette aczden münezzeh (uzak olan) bir Kadîr-i Mutlak’ta (sonsuz kudret sâhibi bir Zât’ta), rubûbiyet (herşeyin Rabbi, terbiye edicisi olmak) sûretindeki hâkimiyet, hiçbir cihetle iştirâki ve müdâhale-i gayrı kabûl etmez. Belki gāyet şiddetle reddeder ve şirki (Allah’aortak koşmayı) tevehhüm (bâtıl bir şekilde zan) ve i‘tikād edenleri (inananları) gāyet hiddetle dergâhından tard eder (kovar).” (Şuâ‘lar, 2. Şuâ‘, 15)