Allah'ın özel misafirleri
Namazı yaşıyorsunuz. Ezan okunur okunmaz o cıvıl cıvıl şehirde hayat duruyor; hayat durmuyor, gerçek hayat, namazlı hayat başlıyor.
Mehmet Paksu'nun yazısı:
Kâbe’de tavaf ve namaz coşkusu
Mekke'de hac hazırlıklar bütün hızıyla devam ediyor. Son kafileleri taşıyan uçaklar da Cidde Havaalanı'na Allah'ın özel misafirlerini indiriyor. Yılların hasreti bitip de vuslat başlayınca insanı bağlayan her şey gerilerde kalıyor, gönüller tek noktada odaklaşıyor. Bir an önce Kâbe'ye ulaşmak istiyor sevgi ateşiyle tutuşanlar. Harem-i Şerif'in kapısından içeri girip de Kâbe'yi dünya gözüyle ilk defa görüyorsanız heyecanınız zirveye çıkıyor.
Hemen gidip Kâbe'nin eteğine yapışmak geliyor içinizden. Fakat ihramlısınız. Önce tavaf yapmanız gerekiyor. Haceü'l-Esved'i selamlıyorsunuz, ardından başlıyorsunuz dönmeye.
Bir anda her renkten insanla yan yana geliyorsunuz. Çünkü tavaf bir bilişmedir, bir buluşmadır, bir kaynaşmadır, omuz omuza olma halidir. Bu esnada o kadar maddi-manevi güzelliklerle, tatlı, hoş şeylerle karşılaşıyorsunuz ki, burada hem İslâm kardeşliğinin, birlik ve beraberliğin, gözle görülür bir şekilde ortaya çıktığını görüyorsunuz, hem de ibadetin hazzı ve zevki insanın gözünün önünde parlıyor.
Diğer zamanlarda her namaza duruşta Kâbe-i Muazzama'yı gözünüzün önüne getirmeye çalışıyorsunuz. İşte şimdi o hayalen yaşadığınız siyah nurun etrafındasınız, çevresinde pervane gibi dönüyorsunuz.
Uğrunda her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze aldığınız Kabe yanınızda, hayalleriniz gerçek olmuş, hakikati heyecanla yaşıyorsunuz. İnsan Kâbe'nin etrafında dönerken bambaşka bir âlemde olduğunun farkında, yaklaştıkça, duvarına el sürer gibi oldukça cazibe sizi çekiyor, artık bütünleşiyorsunuz, Kâbe ve siz tek vücut oluyorsunuz. Cenab-ı Hakkın affının, mağfiretinin, Cennet vaadinin merkezleştiği bu mekân sadece öyle taşla örülmüş bir mekân değil, onun ötesindeki mânası çok derindir...
Kâbe'nin azametinin insan âlemindeki üstün ve seçkin yerinin anlaşılması için namaz vakitlerini görmek mümkün. Mataf (tavaf edilen yer) olarak bilinen Kâbe'nin çevresindeki düz mekân hac mevsimi boyunca çok doludur. Yüz bine yakın insan orada her zaman hazırdır. Tavaf yalnız o mekânda değil, Harem-i Şerif'in diğer iki katında da devam ediyor.
İşte Kâbe'nin haşmeti, azameti, insan âlemindeki o mümtaz yeri namaz vakti girer girmez başlıyor. Çünkü daireler, halkalar halinde Kâbe'nin etrafındaki saflar bambaşka bir manzara oluşturuyor. Bu saflar yaklaşık iki yüz kişiden 3-4 bin kişiye kadar varıyor. Harem-i Şerifte namaz kılmak insanı ayrı bir âleme götürüyor.
Hele Kâbe'ye yakınsanız veya tam rahat görünecek bir yerde durmuşsanız, o zaman daha değişik bir iklimde buluyorsunuz kendinizi. O anda insan kulluğun güzelliğini tadıyor. Özellikle üst katın ön tarafında Kâbe görülecek yerde namaz kılarken bir anda yüz binlerce insanın el bağlayıp İlahi divana durduğunu müşahede etmek, cemaatin secdeye vardığını görmek, namazdaki Tekbir'in yüceliğini gözler önüne seriyor.
Namazı o anda anlıyorsunuz, hayır, hayır anlamıyor yaşıyorsunuz. Ezan okunur okunmaz o cıvıl cıvıl kaynayan şehirde hayat duruyor; hayat durmuyor, gerçek hayat başlıyor, namazlı hayat başlıyor. Harem-i Şerifin içi, dışı, caddeler, sokaklar birden bire mescid şekline giriyor.
Mekke-i Mükerreme o gün 3 milyon insan varsa hepsi secdeye varıyor. Allah'ın azameti, büyüklüğü insanın gözünde öyle bir canlanıyor ki, kılınan namaz insan sayısınca mânâ derinliğine bürünüyor. Bu mânâları bütün hacılarımız kendi durumuna göre yaşıyor, gidemeyenler ise hayalen, kalben ve ruhen kendi iç âlemlerinde yaşama imkânını her zaman bulabiliyor. Beş vakit namazlarda yaşanan bu canlı manzara inanan gönüllerde unutulmaz Cennet hatıraları bırakıyor.
Bugün