Allah’tan başka dostlar edinenler örümceğin hâli gibidir

Allah’tan başka dostlar edinenler örümceğin hâli gibidir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Suresi 38-44. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

38 . Âd ve Semûd’u da (helâk ettik); (onların başına ne geldiği, harâb olmuş) meskenlerinden size elbette belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi de onları yoldan çıkardı; hâlbuki (onlar, esâsen) bakıp görebilecek (akıl sâhibi) kimselerdi.

39 . Kārun’u, Fir‘avun’u ve (vezîri) Hâmân’ı da (helâk ettik); and olsun ki, Mûsâ onlara (apaçık) deliller getirmişti de (onlar) yeryüzünde büyüklük taslamışlardı; hâlbuki (onlar, azâbımızın) önüne geçecek kimseler değillerdi.

40 . Bunun üzerine (biz de) her birini günâhı sebebiyle yakaladık. Artık onlardan kiminin üzerine, (taş yağdıran) bir kasırga gönderdik! İçlerinden kimini de o (korkunç) ses yakaladı! Onlardan bazısını ise yere batırdık! İçlerinden bazısını da suda boğduk! Hâlbuki Allah onlara zulmediyor değildi; fakat onlar (bu isyanlarıyla) kendilerine zulmediyorlardı.

41 . Allah’tan başka dostlar edinenlerin misâli, (kendine) bir ev edinen ankebût’un (örümceğin) hâli gibidir. Hâlbuki şübhesiz evlerin en çürüğü, elbette örümceğin evidir. Keşke bilselerdi! (*)

42 . Şübhesiz ki Allah, (onların) kendisinden başka nelere yalvarmakta olduklarını bilir. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

43 . İşte bu misâlleri insanlar için getiriyoruz. Fakat, âlimlerden başkası onlara akıl erdiremez.

44 . Allah, gökleri ve yeri hak ile (yerli yerinde) yarattı. Şübhesiz ki bunda, mü’minler için elbet bir delil vardır.

(*) “Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebû Bekr-i Sıddîk ile küffârın (kâfirlerin) tazyîkından kurtulmak için tahassun ettikleri (sığındıkları) Gâr-ı Sevr (Sevr Mağarası)’nın kapısında, iki nöbetçi gibi iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedâr (perdeci) gibi, hârika bir tarzda, kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir. Hattâ rüesâ-yı Kureyş’ten (Kureyş’in reislerinden), Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın eliyle Gazve-i Bedir’de öldürülen Übeyy İbn-i Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: ‘Mağaraya girelim.’ O demiş: ‘Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki, Muhammed (ASM) tevellüd etmeden (doğmadan) bu ağ yapılmış gibidir.’ (...)

Sûre-i Ankebût Mekke’de nâzil olduğu için, Kureyş’in îmâna gelmeyen reisleri Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a sûikasd edeceklerini ve o sûikasdın içinde en zayıf ve en küçük bir hayvan olan bir örümcek o reislerin o şiddetli hücumlarına karşı mukābele edip galebe edecek. Yani örümceğin hânesi olan ağ en zayıf bir perde iken, o kuvvetli reisleri mağlûb edeceğini göstermekle âyet diyor ki: ‘En zayıf bir hayvana mağlûb olacaklarını, faraza bilseydiler, bu cinâyete ve bu sûikasda teşebbüs etmeyeceklerdi.’ ” (Emirdağ Lâhikası-II, 168)