Anlamın Melankolisi Ya da Keder Musikisi
Şahin Doğan'ın yazısı...
Melenkoli: Kara sevda, hüzün, keder, gam, kasavet gibi karşılıkları olan, eskilerin ‘ma-i hülya’ (hayal kurmaya eğilimli) dedikleri anlam zenginliğine sahip kapsamlı bir kelime.
Kelimelerinde tıpkı insanlar gibi çok hazin bir hayat serencamı vardır. Zikzaklı, dolambaçlı ve zorlu.
Her devirde, her coğrafyada ayrı bir mana ayrı bir hüviyete bürünür. Bazen renkli bazen renksiz; bazen açık bazen kapalı.
Melenkoli ile ma-i hülya arasındaki anlam farkı, İstanbul ile İslambol arasındaki fark kadar derindir.
Arada sadece zahiri bir benzerlik var. Batında ise birbiriyle alakası olmayan iki kavram.
Hüzün, gam, keder gibi karşılıklar kelimenin sadece bir yönüne işaret eder, bütününü kucaklamaz.
Osmanlıca da melenkoliyi bir başına karşılayacak ya da kucaklayacak tek kelime ‘melal’ galiba.
Düşüncemizin melal ile doğrudan tanışması gerçek manada Tanzimat yıllarına rastlar. Zira Tanzimat hem düşüncede hem edebiyatta hem de sanatta bir ikilemin, bir tezadın, bir çatışmanın yaşandığı talihsiz bir devir.
Cenap, Fuat, Hamit ve Fikret, o devirde, melali derinlemesine duyumsayan simalardan sadece birkaçı. Bu devirde yara henüz derine inmemiş, bıçak kemiğe dayanmamıştı. Melenkolinin tonu tek boyutlu, tek kanatlı ve tek katmanlı. Maziden esip gelen meltemler henüz kesilmemiş.
Şiirimiz, Fuzuliden Yahya Kemal’e kadar acı bir feryat. Aşk soyut, aşık soyut, maşuk soyut kısacası bütün nesneler soyut. İrreel bir alem, bir çeşit imgeler dünyası.
Akif daha acımasız ‘Eski divanlarınız dopdolu oğlanla şarap’ der. Ne kadar haklı!
‘Bütün Osmanlı edebiyatında metafizik ürperti (yani melenkoli) yok. Bizde derviş tanrıyla vuslat halinde yaşadığı için suretler aleminden sıyrılmış bir gönül adamı değil, aksiyondan kaçan bir meczup, bir hasta, bir yarı deli yani bir sapıktır.’
Her şey sade bir zevk, sade bir estetiktir daha uygun bir deyişle tatlı bir eğlencedir her şey.
Asıl melal (melenkoli) öteki ile tanışma sonucu ortaya çıkar. Yani Batı ile. Bundan sonra melal sadece yalınkat soyut bir hüzün değil, bir bunalım, bir bunaltı, bir anlam karmaşasıdır.
Birincilerin zeminleri her şeye rağmen sağlamdı. Devlet-i Aliye vardı, cılız da olsa hala heybetli, hala izzetli, hala şevketliydi. İkincilerin zeminleri sarsıldı. Hem siyasi hem de kültürel bir inkıraz dönemi başladı.
Klasik dönemde dile getirilen hüznün adı ‘ma-i hülya’; kırılma döneminde sözü edilen gam ve kederin adı melenkoli. ‘Anlamın buharlaşması’ sonucu, duyguda ve düşüncede meydana gelen bir nevi bulanıklık veya ‘ruh burkuntusu.’
Uçurum derinleşti, tezat derinleşti, çatışma derinleşti. Mazi ile göbek bağı yavaş yavaş kesildi.
‘Söz medeniyetinden göz medeniyeti’ne geçişte yaşanan derin çelişkiler, kapatılması olanaksız uçurumlar ve şifasız buhranlar.
Haşim, ‘Melali anlamayan nesle aşina değiliz’ diyerek taşı gediğine koyar.
‘Debussu’yi, Wagner’i sevmek ve fakat Mahur Beste’yi yaşamak, bu bizim talimizdir’ diyen Tanpınar yaşanan trajedinin vahametine işaret eder.
‘İçimde vardı Beyron’u bedbaht eden melal’ mısraıyla Yahya Kemal, durumu ‘Melami neşve’ ile idare eder. Ve 'biten yazla başlar keder mûsikîsi'...
‘Anlamak yok, anlar gibi olmak var; akıl için son çare saçlarını yolmak var.’ Trajedinin kaldırımlar şairindeki yansıması böyleydi.
Burada yaşananlar, Baki ve Nedimdeki gibi yalın ve mücerret bir hüzün değil, kökü çok daha derinlerde, bir ‘melal’, bir ‘yaşama sıkıntısı’ daha naif bir tabirle ‘anlamın melenkolisi’dir.
Spinoza, her hüzün bir parça alçalma, bir parça fakirleşme, bir parça küçülmedir, diyor.
Ama hangi hüzün? Sade hüzün mü yoksa gerçek anlamıyla melenkoli mi? Belli değil.
Hüzün, mukaddes olsa değil alçalma ve fakirleşme, tam tersine, insanı hem yüceltir hem gürleştirir hem de özgürleştirir. Şairi dinleyelim:
“Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.