Gülay PINARBAŞI

Gülay PINARBAŞI

Anne sütü yaratılış mucizesidir

Her yıl bebek maması üreten büyük şirketler milyonlarca dolar harcayarak anne sütünü incelemektedirler. Bu sütün yerini alabilecek yapay bir ürün henüz keşfedilememiştir. Ulaştıkları son noktada bebeğin değişen ihtiyaçlarına göre her aşamada özel bir beslenme şekline gereksinim duyduğunu görmüş ve bu ihtiyaçların tümünü an an karşılayabilecek tek besin maddesinin de anne sütünde hazır olduğunu bulmuşlardır.

Anne sütünün en ilginç özelliği, bebeğin yaşına (daha doğrusu ayına) göre karışımının değişmesidir. Sütün kalori miktarı ve besin dengesi, bebeğin erken veya zamanında doğmuş olmasına göre de değişiklikler gösterir. Bebek erken doğumla (prematüre olarak) dünyaya gelmişse, anne sütünün içerdiği yağ ve protein miktarı normal olgunluktaki bebeğe göre daha fazladır. Çünkü erken doğan bebeğin yüksek kaloriye ihtiyacı vardır. Bu oran bebeğin gelişimine göre, emzirme süresince farklılıklar göstererek en mükemmel birleşimleri içerir. Bu hassas değişiklikleri hesaplamak ve buna göre sütün içeriğini ayarlamak, en gelişmiş teknolojiyi kullanan bilimadamları tarafından bile yapılamamaktadır.

Peki bebeğin gelişimine paralel olarak anne sütünde meydana gelen besin değişimini kim ayarlamaktadır? Erken doğum sonucunda dünyaya gelen bir bebeği koruyan ve ihtiyaçlarını karşılayan güç nedir? Bu merhameti ve şefkati anne göğsünde bulunan hücreler ve proteinler mi sağlamıştır? Yoksa şuursuz tesadüfler mi bebeğin üzerine tecelli eden merhametin kaynağıdır?

Doğumdan sonra son derece aciz ve güçsüz olan bu canlıyı koruyan, ona rızkını veren Rezzak (bütün canlıları rızık veren) olan Allah'tır.

Dünyaya yeni gelen bebek çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Çevresi farkında olmadığı milyonlarca düşman tarafından kuşatılmıştır. Gözle görülemeyen bu düşmanlar bakteriler ve virüslerdir. Normal bir insan bedeni, sahip olduğu savunma sistemi sayesinde bu düşmanlarla yirmidört saat aralıksız savaşır. İşte yeni doğan bebek için problem burada ortaya çıkar. Çünkü bebeğin vücudunda kendisini bu düşmanlara karşı koruyacak bir savunma sistemi yoktur.

Bu noktada çok büyük bir mucizeyle karşılaşılır. Bebeğin ihtiyacı olduğu savunma sistemi elemanları (antikorlar ve savunma hücreleri) anne sütünün içinde bebeğe verilir. Bu savunma sistemi elemanları, adeta paralı askerler gibi ait olmadıkları bir vücut için savunma yapar ve bebeği düşmanlarından korurlar.

Burada bir mucize daha görülür.

Normal bir insan protein ya da protein yapılı bir besin aldığında, bu proteinler midede parçalanırlar.

Bebeğin anne sütüyle beraber vücuduna aldığı antikorlar ve diğer savunma elemanları da protein yapılıdırlar. Öyleyse bebeğin sindirim sisteminin bu dost askerleri sindirmesi gerekir. Bu da bebeğin yine savunmasız kalması anlamına gelir.

Ancak bebeği de, savunma askerlerini de ve bu askerlerin yerleştirildiği anne sütünü de yaratan Allah, sisteme bir başka mucize eklemiştir. Bebeğin midesi bu dost askerleri sindirmez, bu sayede bebek milyonlarca düşmanına karşı bir savunma ordusu kazanır.

Anne sütünün yapısında bir mucize daha mevcuttur. Bebeğin sindirim sistemi anne sütüyle gönderilen bazı besinleri emebilecek güçte değildir.

Ancak anne sütünün içinde, bebeğin sindirim sisteminin bu besinleri emmesini sağlayacak özel enzimler bulunur. Yani bu besinleri anne sütüne yerleştiren Allah, bu besinlerin emilmesinin sağlanması için gerekli olan yardımcı maddeyi de anne sütüne eklemiştir.

Geçtiğimiz yıllarda anne sütünün, bebeğin hayati ihtiyacı olan D vitamininden yoksun olduğu zannedilmiş ve bu sözde eksik, dış katkı maddeleri ile sağlanmaya çalışılmıştı. Ancak, daha sonraki yıllarda gelişmiş aygıtlarla yapılan incelemeler sonucu, dünyada suda çözülebilen tek D vitamini türünün, anne sütünde bulunduğu ortaya çıkmış ve bu maddenin anne sütündeki diğer maddelerle birleştiği zaman, bebeğin sözkonusu ihtiyacını mükemmel bir şekilde giderdiği tespit edilmiştir. Bu gelişme ile birlikte insanoğlu, anne sütünün kusursuz, benzersiz ve yeri doldurulamaz bir besin maddesi olduğunun farkına varabilmiştir.

Karşımızda gerçek bir mucize bulunmaktadır. Annenin göğsünde bulunan birtakım hücrelerin, hiç görmedikleri ve hiç tanımadıkları dış dünyadaki bir varlığın, yeni doğmuş bir bebeğin bütün ihtiyaçlarını hesaplayamayacağı açıktır. Ayrıca bu hücreler bilim adamlarının laboratuvarlarda yapamadığını başarmakta ve en mükemmel besin karışımına sahip olan anne sütünü üretmektedirler. Unutulmaması gereken en önemli gerçek, annenin göğsünde bulunan süt bezlerini oluşturan hücrelerin, tıpkı diğer hücreler gibi şuursuz ve akılsız varlıklar olduklarıdır. İnsanı annesinin rahminde yaratıp şekillendiren Allah, aynı zamanda onu bu harika karışımla besleyip-büyütmektedir.

Milli Gazete

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.