Atatürk Hilafeti kaldırınca İngilizler sevinçten şaşırdı
Armağan, Hilafetin kaldırılmasının arkasındaki olayları bir kez daha gözler önüne serdi
Risale Haber-Haber Merkezi
Tarihçi Mustafa Armağan, Hilafetin kaldırılmasının arkasındaki olayları bir kez daha gözler önüne serdi. Zaman'daki yazısında Atatürk'ün güya Hilafeti canlandırmaya çalıştığı iddialarını değerlendiren Armağan, bunun kolayca çürütülebilecek bir veri olduğunu söyledi.
Hilafetin kaldırılması üzerindeki esrar perdesinin henüz kalkmadığını hatırlatan Armağan, Prof. Dr. Ömer Kürkçüoğlu'nün "Türk tarafı Lozan’dan hemen önce saltanatı kaldırarak Batı’ya “anlamlı bir jestte bulunmuş olabilir. Batı’ya yönelmeğe kararlı olan Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda yararlandığını gördüğümüz İslam etkenine artık sırtını çevirebiliyordu. Mustafa Kemal, ülkeyi çağdaşlaştırmak ve bunun için de tek yol olan Batı’ya yönelmek isterken Hilafet bağından kurtulmak zorundaydı” ifadelerini aktardı.
Hilafetin kaldırılmasının İngilizler için bile sürpriz olduğuna dikkat çeken Armağan, yazısında şu bilgilere yer verdi:
"Prof. Kürkçüoğlu soruyor: Henüz Musul sorunu çözülmemişken Türkiye’nin, İngiltere’ye karşı kullanabileceği İslam faktöründen (Hilafetten) yararlanmaya devam etmesi gerekmez miydi?
Burada iki ihtimal akla geliyor: 1) Mustafa Kemal bir zamanlama yanlışı yapmıştır, 2) Hilafetin kaldırılmasından yararlanmayı düşünmüştür. Son şık çok ilginç. Kürkçüoğlu’na göre Türkiye Musul’u almakla yeniden Arap dünyasına yönelmiş olacaktı ki, İngilizler burada kurdukları düzenin tehlikeye gireceğinden kaygılanıyorlardı. İşte Türkiye’nin tam da bu sırada, daha önce İngiltere’ye karşı kullandığı Halifelik bağını kendi eliyle koparıp atması anlamlıdır. Gazi, İngiltere’yi telaşlandırmamak ve Musul’u ekonomik vb. nedenlerden dolayı istediğini göstermek için Halifeliği kaldırmış olabilir.
Yorum gerçekten ilginç. Ama bu tür yorumlara fazlasıyla ihtiyacımız olduğu kesin.
Ancak Musul sorununda İngiltere’nin kaygısını gidermek için Hilafet kaldırılmışsa bile bu bir işe yaramamıştı. Elimizdeki en büyük kozu denize atmıştık. Ne Musul’u kazandırabildi Hilafetin kaldırılması, ne de İngiltere’yi yumuşatabildi. İngiltere tarafında uyanan etkinin sadece şaşkınlık olması şaşırtıcı sayılır mı peki?
İngiltere’nin Musul’daki resmi görevlisi C. J. Edmonds, Hilafetin Türkler tarafından kaldırıldığı haberini duyunca uğradığı derin şaşkınlığı şöyle dile getiriyor:
“Mart’ın ortalarıydı ki, şaşkınlık içinde ve kulaklarımıza inanamayarak 3 Mart’ta TBMM’nin Hilafeti kaldıran bir kanun çıkardığını öğrendik. Şimdiye kadar yürütülen, Kürdistan’ın volkan gibi kaynadığı propagandası, esasen Kürtlerin dinlerinin En Yüce Makamı’na duydukları batıl saygıya dayanıyordu. Türklerin ayakları altındaki dalı bu şekilde keseceklerine inanmak gerçekten çok güçtü. Tabii ki bu yeni durumu istismar etme fırsatını kaçırmadık” (Kurds, Turks, and Arabs, Oxford: 1957, s. 383).
Meselenin bamteli de burası zaten. Hilafetin kaldırılmasından kim kazançlı çıktı? Biz mi, İngiltere mi? Ya da şöyle soralım: Kim kaybetti? Biz mi, İngiltere mi?
Hilafet konusunda Türkiye’deki en önemli otorite diyebileceğim Prof. Dr. İsmail Kara, başlığımın bir kısmını ödünç aldığım Derin Tarih’teki yazısını şöyle noktalıyor: “(Hilafet) Hilafeti ve hilafet merkezi İstanbul’u kurtarmak için yola koyulan Milli Mücadele’nin kazanılması üzerinden kaybedildi.”