Ömer Çelebi’nin haberi:

RİSALEHABER-Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla, çocukların okullarda CHP’li olarak eğitildiğini ancak evde farklı bir eğitim aldığı için CHP’li olmadığını söyledi.

Risale-i Nur Enstitüsü ve Köprü Dergisi’nin İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Demokratlık” konulu panele Liberal Düşünce Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Atilla Yayla, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal katıldı. Panel moderatörlüğünü ise Avukat Kadir Akbaş yaptı.

HEP DERLER HEPİMİZDE KEMALİSTLİK VAR, BEN DE HİÇ BİR KEMALİSTLİK YOK ÇOK ŞÜKÜR

Zor zamanlarda demokrat olmak konu başlığı ile konuşma yapan Atilla Yayla; günümüz eğitim sisteminin Kemalizm’in devlet eliyle toplumu şekillendirme anlayışının yansıması olduğunu söyledi. Yayla konuşmasını şöyle sürdürdü: “Her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir dönemde demokratım demek gayet kolay. Ancak ortalık karıştığı dönemlerde gerçekten demokratlık pozisyonu almak da o kadar zor.  Ancak mühim olan ve insana itibar kazandıracak olan ise zor zamanlarda demokrat olmayı becerebilmektir. Demokrasiyi seçiyoruz çünkü demokrasi alternatiflerinden daha iyi, daha az problemli siyasi yönetim biçimidir. Bugünkü eğitim sistemimizde CHP’nin eğitim sistemi öğretiliyor. Bilhassa ilköğretimde harıl harıl CHP eğitimi veriliyor.

“Mesela siz CHP’ye oy vermeyen bir geleneğe sahipsiniz, sizin okullarınızda biliyorsunuzdur, başınızdan çeşitli hikâyeler geçmiştir. Çocuklarınız CHP’li olarak eğitiliyor. CHP’li olmuyorsa bunun sebebi sizin evde başka bir eğitim vermenizdir. Okullarda beyinlerine enjekte edilen şeylerin panzehirini evde vermenizdir.  Dolayısıyla böyle bir eğitim sisteminde yetişmiş insanların demokrasiyi benimsemesini zor zamanlarda beklemek hakikaten çok zor. Hep derler ya, hepimizde biraz Kemalistlik var diye. Bende hiçbir Kemalistlik yok, çok şükür.  Kemalizm; Tandoğan zihniyeti gibi, “toplum dindarlaşacaksa evvela biz dindarlaştırırız, buradayız” anlayışı, Kemalizm’in devlet eliyle toplumu şekillendirme anlayışının yansımasıdır. Ve bu anlayış maalesef devlet okullarında aşılanmaktadır.”

BEDİÜZZAMAN SİYASETTEN VAZGEÇMİŞ

Bediüzzaman’ın “hürriyet ile iman arasında doğrusal bir bağ kurduğunu ve bu yönden ulema sınıfında istisna sayılabilecek bir kişi” olduğunu belirten Ahmet Battal, “Bediüzzaman siyasetten vazgeçmiş siyasi iktidarı ele geçirme gayretini reddetmiş ve bunun yerine imanlı fertler yetiştirme gayretiyle bir tarz yoluna girmiş. İki elimle nura sarıldım, yüz elim de olsa nura kâfi gelir topuz tutmaya elim yok demiştir” şeklinde konuştu.

MİNARE REFERANDUMU UTANÇ VERİCİDİR

Günümüz demokrasisinin bireyi topluma feda etmeyen demokrasi olduğunu ifade eden Bekir Berat Özipek, şöyle konuştu:

“Azınlıklık ve birey haklarının garanti altına alındığı demokrasidir. Bu anlamda günümüz demokrasinde birey hakları için oylama yapılması utanç vericidir. Mesela İsviçre’deki camilere minare referandumunu düşünün, o referandumda hayır çıktı. Ancak evet çıksa bile günümüz demokrasisi adına kötü bir şey yapacaklardı. Çünkü temel bir hak olan din ve vicdan özgürlüğü hakkını oylama konusu yapmışlardı.  Yani caminin minaresinin, kilisenin çan kulesinin olması o ibadethanenin doğal mütemmim cüzüdür, tamamlayıcı parçasıdır. Sizin bunu oylama yapmanızın kendisi kötüdür. Bir Müslümanın demokrat olması için çok sebepler var. Kur’an’da belki nasıl bir devlet yönetimi olacağı ile ilgili açık hükümler belirtilmemiştir ancak temel bazı ilkeler verilmiştir. Şura, meşveret, emanet gibi aynı zamanda ilk dönem pratiklerine baktığımız zaman halifelerin seçimle gelmesi ya da kadınların da oy kullanması gibi pratiklerin mümkün olduğunu söyleyebiliriz.”