Nurettin HUYUT
Ayeti yanlış tefsir etmek.
Bir önceki yazımda bir ayetin tefsirinde hata ettiğimi, yanlış anladığımı ve yanlış mana verdiğimi ifade eden okuyucular bu yanlışımı düzeltmemi istemişler.
Anladım ki iyi ifade edememişim İnşallah bu yazı çerçevesinde ifade etmeye, meramımı anlatmaya muvaffak olurum.
Öncelikle; bu ayete bu asırda çok ihtiyaç var ki Risale-i Nur'un müteaddit yerlerinde zikredilmiştir. Uhuvvet Risalesinde de şöyle ifade edilmiş.
“Adalet-i mahzayı ifade eden ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺰِﺭُ ﻭَﺍﺯِﺭَﺓٌ ﻭِﺯْﺭَ ﺍُﺧْﺮَﻯ sırrına göre; bir mü'minde bulunan cani bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğu…” (Mektubat - 295)
Ben bu cümleden şöyle bir mana çıkardım. “Bir aza veya bir duygu suç işlemişse günah işlemişse sadece onu sorumlu tutmak diğer duygularına azalarına günahı teşmil etmemek, yaymamak gerekir. Ceza verilecekse sadece o duyguya ceza verilmelidir.”
Üstadımız ne demiş ”...mü'minde bulunan cani bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adâvet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu…”
Burada ifade açıktır. Bir sıfattan dolayı diğer sıfatların da mahkum edilmemesi esas alınmalıdır. Yani mahkum edilecekse sadece o sıfat veya o aza mahkum edilmelidir. Cezayı diğerlerine teşmil etmek adaleti mahzaya aykırıdır.
Bir zaman bir abimiz bu meseleyi okurken ben özetle bunu ifade etmiştim bayağı tepki almıştım. “Nasıl olur cennette ceza mı olur cehennemde ceza olur. Cennet güzellik ve mükafat yeridir” diye beni azarlamışlardı.
Yaşça küçük olduğum için ve hazır cemaatin de baskısı neticesi derdimi anlatamamıştım.
Ama ben biliyordum ki doğru insan cennette mükafatlandırılacaktır. Amenna... Ancak her insanın mükafatı aynı olmayacaktır buna tersinden bakarsak. Bir noktada cezalandırılmış da olacaktır.
Bu fikrimi destekleyen çokça ayet ve hadis var sadece şu hadisi şerif bile tek başına bu manayı ifade etme konusunda yeterlidir. “El ceza-u min cinsil amel.” “Cezalar amelin cinsinden verilir.”
Mesela:
"Dost, dostuyla beraber Cennet'te bulunacaktır." (Sözler-542) sırrını beyan eden sual ve cevap bu meseleye Işık tutmaktadır.
İki kişi ehli iman olmaları gereğince cennete girdiklerini düşünelim. Ancak biri namazlarını tam kılmış, ibadetlerini hakkıyla yerine getirmiş, günahlardan hakkıyla kaçmış. Yani kısacası bütün azalarıyla, duygularıyla ibadet etmiş, tüm ömrünü de öyle geçirmiş… Diğer adam ise diyelim ki; namazını doğru dürüst kılmamış veya kılmışsa da yarım yamalak kılmış, diğer azaları ile birçok günahlar işlemiş. Mesela harama bakmış, haram olan içkilerden içmiş, kulağıyla günah sayılan şarkı türküleri dinlemiş ama ikisi de imanlı olduğu için cennete gitmişler ve beraber bulunuyorlar.
Bu hal elbette Adaleti İlâhiye’ye sığmaz. İkisine de aynı muameleyi, aynı mükafatı vermek doğru değildir.
Elbette birinci kişiye gözünü haramdan sakındırdığı için çok keskin gözler, kulağını haram şarkılardan uzak tuttuğu için çok keskin işiten kulaklar, dilini haram nimetlerden uzak tuttuğu için çok mükemmel tat alma duyusu verilecektir.
İkinci adama ise kulağı az işiten, gözü az gören, dili yiyeceklerin tadını az alan azalar verilecektir. Yani cennette elbette beraber olacaklardır. Ama birisine 2 mgp göz verildiği halde diğerine 10 megapiksel ötekine 100 megapiksel hatta belki bin megapiksel gözler verilecektir yani beraber iken aynı tadı, aynı lezzeti, aynı sesi, aynı güzelliği görme imkanı olmayacaktır. Biri en güzel cihazlarla, duygularla donatıldığı halde diğeri daha ilkel ve daha zayıf duygularla donatılacaktır. Fakat herkes halinden razı ve memnun kalacaktır. Çünkü duygular fark edilemez aynı sofrada iki kişi oturur biri bol bol yer her yediğinden zevk alır. Ama diğeri hasta olduğu için hiçbir şeyden zevk almadan kalkar gider.
Söylemek istediğim budur
Cehennemde de vaziyet aynıdır; az günaha az ceza; çok günaha çok ceza... Bir de azalara özel cezalar vardır.
Hadis-i şeriflerde bunlar detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Peygamber Efendimiz (asm) cennet ve cehennemi gezmiş insanların orada nasıl cezalandırıldığını bizzat görmüş ve anlatmış... Bazı insanlar gözlerinden ceza çekerken bazı insanlar göğüslerinden, ayaklarından, ellerinden, başlarından vesair duygu ve azalarından ceza çektiklerini bizzat Peygamber Efendimiz (asm) ifade etmiştir.
“Ve lisan, göz ve kulak gibi âzâların ettikleri hâlis şükürler ve hususî ibadetlerin mükâfatları, o uzuvlara mahsus cismânî lezzetler ile verilecektir.” (Şuâlar/301)
Peygamber Efendimizin (asm) miraç dönüşü cennet ve cehennemle ilgili gördükleri ve anlatımlarına bakıldığında mesele daha iyi anlaşılmaktadır.
Anlatımlar orada verilen cezaların bizzat uzuvlara verildiği hangi aza, hangi duygu suç işlemişse direk onun cezalandırıldığı ifade edilmektedir.
Risale-i Nur'un müteaddit yerlerinde bu mesele detaylı bir şekilde işlenmektedir farklı boyutlarda anlatılmaktadır.
İnsanlar adedince imanın mertebeleri var yani her insanın imanı bir değil. Dolayısıyla her insanın cennet hayatı da bir olmayacak cehennemde de bir olmayacak...
Yedi kat cehennem ve içindeki mertebeler ile 8 kat cennet ve içindeki mertebeler dışında ayrıca insana verilen azaların da farklı olacağı açıktır.
İşte bu ilahi adalettir. Haza adalettir. Adalet-i mahzadır. “Vela teziru vaziretun vizra uhra” ayetinin en güzel uygulamasıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.