Ayrı ayrı kapılardan girin ki nazar değmesin!

Ayrı ayrı kapılardan girin ki nazar değmesin!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Suresi 65-68. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

65 . Derken eşyâlarını açtıklarında, (götürdükleri) sermâyelerini kendilerine geri verilmiş buldular. Dediler ki: “Ey babamız! Daha ne istiyoruz? İşte sermâyemiz, bize geri verilmiş! Yine âilemize yiyecek getiririz, kardeşimizi de muhâfaza ederiz, hem bir deve yükü fazla alırız. Bu, (böyle cömert bir hükümdâra göre) az bir ölçektir. (Bize yine verir!)”

66 . (Babaları) dedi ki: “Etrâfınız kuşatılmadıkça (öylesine çâresiz kalmanız müstesnâ), onu bana mutlakā getireceğinize dâir, Allah adına bana sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle berâber aslâ göndermem!” Ne zaman ki ona te’mînâtlarını verdiler, (o da:) “Allah, söylediklerimize Vekîldir” dedi.

67 . Sonra dedi ki: “Ey oğullarım! (Mısır’a) tek bir kapıdan girmeyin; ayrı ayrı kapılardan girin (ki nazar değmesin)! Bununla berâber, Allah’dan (gelecek) hiçbir şeyi sizden def‘ edemem. (1) Hüküm ancak Allah’ındır. O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de ancak O’na güvenip dayansın!”

68 . Daha sonra babalarının kendilerine emrettiği şekilde (ayrı ayrı kapılardan şehre) girdiklerinde, (bu tedbir, gerçekten) Allah’dan (gelecek) hiçbir şeyi onlardan def‘ edecek değildi; ancak Ya‘kūb’un içinde bulunan (tevekkülde, o şeyin sebeblerine de riâyete duyduğu) ihtiyâç ki, onu yerine getirmiş oldu. Ve şübhesiz ki o, kendisine öğrettiğimizden dolayı elbette bir ilim sâhibi idi; fakat insanların çoğu bilmezler.

1- “Şemsin tulû‘ ve gurûbu (güneşin doğması ve batması), muayyen ve mukadder (belirli ve kaderde yazılı) olduğu gibi, insanın da bu dünyada tulû‘ ve gurûbu (doğumu ve ölümü) ve sâir mukadderâtı (başına gelecek işler), kalem-i kader ile cebhesinde yazılıdır. İsterse başını taşa vursun, o yazıları silebilirse silsin; fakat başı kırılır, o yazılara bir şey olmaz! Bunu muhakkak olarak bilsin ki, semâvât ve arzın hâricine kaçıp kurtulamayan insan, Hâlık-ı küll-işey’in rubûbiyetine (herşeyin yaratıcısı olan Allah’ın terbiye ve idâre ediciliğine) muhabbetle rızâ göstermelidir.” (Mesnevî-i Nûriye, Habbe, 107)