Bahar aşk mevsimi midir?

Bir zamandan sonra insan sadece bir izleyiciye dönüşüyor. Bir bankta oturmuş seyrediyorum. Baharı.

Tohumcuklardan fışkırmış suretleri. Yaratıcı her yanı bir süse çevirmiş. Açılan, çiçeklerden öte renkler sanki. Varlıklar türlü haller sergiliyorlar. Bağırış çağırış, debdebe, şaşaa yok. Hepsi kendi işiyle meşgul. Ben ne yapıyorum? Görünüşte bir iş yapmıyor, bir şey üretmiyorum. Sadece oturuyor ve seyrediyorum.

Bu benim seksen ikinci baharım. Sürem doldu dolacak. Bu son baharım olabilir. Böyle bir his var içimde. İnsanın içine doğan her his doğru çıkmaz, biliyorum. Ama bu his doğru çıkacak gibi. Torunumun arabasıyla geldik caddeye. Ben küçük adımlarla yakındaki parka kadar yürüdüm, o mağazaları dolaşacakmış. Otuz iki yaşında. Kıyafet bakacakmış. Baharı birlikte seyredelim mi diye soracak oldum. Vazgeçtim. Geçen gün hayatın sıkıcılığından bahsediyordu kocasına.

Benim yaşıma gelince insanın yüreğine sorular çöreklenir. Boşa yaşanmış bir hayatın bakiyesidir hissedilen. Boşa yaşamış olmak nedir? İsteklerini, arzularını, ideallerini yerine getirememek mi? Gençken hayalini kurduklarımın yarısından çoğunu gerçekleştiremedim. Bundan mutsuz değilim. Hem bu dünyanın böyle olduğunu öğrendim hem de bir şey üretme, işe yarar şeyler yapma tanımım değişti. Örneğin tam şu an ne yapıyorum? Baharı temaşa ederek O'nun sanatını, rahmetinin tecellisini temaşa etmeye çalışıyorum. Tamam, para kazandırmıyor. Ama sonsuzluk kazandırıyor. Zaten bu dünyadaki işimiz de bu değil mi?

Gençken, bahar benim için sadece aşk mevsimiydi. İnsanın kanı kaynamaya başlardı. Geçen gün torunumun ergen kızının telefonda konuşmasını duydum: "Bahar geliyor ve ben hâlâ âşık olacak birini bulamadım." Onlar kulaklarımın iyi duymadığını sanıyorlar. Gerçi doğru, eskisi gibi iyi duymuyor. Biraz da dudak okuyarak olan bitenden haberdar oluyorum.

Baharı sadece aşk mevsimi olarak görmek ne aldatıcı. Altmış yıl öncesiyle şimdiki arasında pek de bir fark yokmuş. İnsan, insan işte. Beni pek kale almıyorlar. Onlar için ununu eleyip eleğini asmış yaşlı bir adamım. Çok da dert etmiyorum. Eskiden olsa ederdim. Şimdi, Yaratıcının kale almasını dert ediyorum. O bana bir varoluş vermiş. Beni biliyor, görüyor, işitiyor. Hatta şimdi şöyle düşünüyorum. Şu an ben nasıl O'nun baharda tecelli eden rahmetinin tanıklığını yapıyorsam, O da benim tanıklığıma tanıklık ediyor.

Birinin sizi sevdiğini öğrenince sizin de ilk tepkiniz onu sevmek olur. Düşünüyorum da, eğer kalbimiz O'na yönelmiyorsa belki de asıl sorun O'nun bize sunduğu merhameti, sevgiyi fark edemeyişimizdedir. Geçenlerde torunumun kızına bunu söyleyecek oldum. Lafı ağzıma tıkadı. O, onu sevseymiş istediği her şeyi verirmiş. Ne kadar bencilce. İnsanın sevildiğini, merhamet edildiğini anlaması için sadece baharı temaşa etmesi yeter. O, ona lazım olan her şeyi vermişken istediği bazı şeyleri vermedi diye kabalık ediyor. Gençlerin akılları fikirleri aşkta. Bahardaki rahmetin tecellisini hissetmeyen merhametli bir âşık olabilir mi? Âşık olunca her şeyin tastamam olacağını sanıyorlar. Merhametsiz aşk nasıl aşk olabilir ki?

Yaşlılık denizindeyim. Bahar benim için bir sal gibi. Bu benim son baharım olabilir. Olsun. Bedenim toprağın altında çürüyecek. Bundan eskisi gibi korkmuyorum. Ruhum berzah âleminde yaşamaya devam edecek. Sonra çürümüş kemikleri kim diriltecek diye soruyorum. Kendime. O, cevabı baharla yaratıyor. Güzün birer kemiğe bürünmüş ağaçları yeniden ihya ve inşa eden, çürümüş bedenimi yeniden yaratamaz mı?

Bir bankta oturuyorum. Yalnızım. Hah, hatırladım işte: "Göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalaacısı ve şu âlemdeki mu'cizat-ı san'at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu Küre-i Arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı." Yazarımın son cümledeki tanımına bayılıyorum. Göz deyince, iki kere göz ameliyatı oldum. Gözlerimin feri gitse de hamdolsun diyorum. Yemyeşil yaprakları tam seçemiyor muyum, olsun. Hayalim var ya. Orada yemyeşil yapıyorum onları. Zaman örümcek ağı gibi gerilmiş. Dışarıdan, bankta oturan işe yaramaz bir ihtiyar olarak görünüyorum belki. Hayatımın zamanı koptu kopacak olsa da son bir kez baharı temaşa ederek varoluşumun son görevini yerine getirmeye çalışıyorum.

Yürüyordum. Caddede. Farkındalık terapisinin ikinci haftasındaydım ve suretlere odaklanmaya çalışıyordum. Hayalhanemdeki hikâye suretinin sonunu nasıl getireceğimi düşlüyordum. Derken onu gördüm. Gelin gibi süslenmiş baharın suretini. Yalnız sayılmazdım.
 
Zaman

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.