Balkanlardan silinemeyen Osmanlı

Balkanlardan silinemeyen Osmanlı

Bütün Balkanları köy köy dolaşan üç kişilik fotoğrafçı ekip, Osmanlı'nın Balkanlar'daki mimari mirasının dökümünü çıkarıp fotoğraflıyor

Eyüp Tatlıpınar'ın röportajı:

Bütün Balkanları köy köy dolaşan üç kişilik fotoğrafçı ekip, önümüzdeki yıl tamamlanacak bir proje kapsamında Osmanlı'nın Balkanlar'daki mimari mirasının dökümünü çıkarıp fotoğraflıyor.

Fotoğrafçı İbrahim Dıvarcı, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle 2006'da çeşitli ülkeleri gezerek Mevlevihaneler hakkında bir belgesel hazırladığında beklentisinin üzerinde ilgi görmüş. Yurtdışında inşaat projeleri yürüten Hazinedaroğlu şirketi kendisine benzer bir öneride bulunmuş. Dıvarcı'nın, yanına iki arkadaşını da alarak Balkanlar'ı dolaşıp, Osmanlı'nın oralardaki mimari mirasını fotoğraflaması da böylece başlamış.

Dıvarcı'yla birlikte Ahmet Kuş ve Feyzi Şimşek'in imzalarının bulunduğu, ilk cildi önceki aylarda çıkan 'Rumeli'de Osmanlı Mirası' fotoğraf albümünün ikinci cildi önümüzdeki günlerde yayınlanacak. Önümüzdeki yıl tamamlandığında dört cildi bulacak bu değerli eserin ilk cildinde Arnavutluk ve Makedonya'daki Osmanlı mirası yapılara yer verilmişti. İkinci ciltte Kosova ile Bosna Hersek'teki; halen çekim aşamasındaki üçüncü ve dördüncü ciltteyse Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Macaristan, Sırbistan, Karadağ ve Hırvatistan'daki Osmanlı mimari mirasını göreceğiz.
Akademisyenler ile kurumlardan bilgi ve envanter desteği alarak yola çıkan üç kişilik ekibin önemli özelliği Balkanlar'ın tamamını şehir şehir, köy köy arşınlamış nadir ekiplerden biri olması. Dıvarcı'ya ekibin bu yolculuğunu, karşılaştıkları manzarayı sorduk.

ENVANTER ZENGİNLEŞECEK

- Osmanlı'nın Balkanlar'da inşa ettiği yapılar hakkında yeterince kaynak var mı, göreceğiniz eserleri nasıl saptadınız?
Rumeli'nin uzun yıllar otoriter devletlerin idaresinde kalması ve burayla irtibatın en alt seviyeye inmesi çalışmaları imkansızlaştırmış. Öte yandan Osmanlı arşivlerinin 80 yıllık suskunluğa terk edilmesi de bizim açımızdan kayıp sayılmalıdır. Bu konuda birkaç eser dışında kaynak bulmak imkansız. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi ve Ekrem Hakkı Ayverdi hocanın kitabı bunlar arasında öne çıkanlar. Tabii bunların yeterli olduğunu söyleyemeyiz, çok çaba harcadık bundan dolayı.

- Peki, bu kaynak sorununu aşabildiniz mi?
Mesela Karayolları'na bağlı Tarihi Taş Köprüler dairesi bize büyük katkı sundu, Vakıflar Müdürlüğü de öyle. Bunların dışında gittiğimiz ülkelerdeki yerel kaynakların çok büyük faydasını gördük. Biz hazırlık aşamasında Arnavutluk'ta yaklaşık 25 civarında Osmanlı eseri olduğunu gördük, araştırmaları biraz derinleştirince sayı 50'ye çıktı. Köy köy gezdiğimizdeyse 70'ten fazla eseri fotoğraflamış olduk. Bosna Hersek'te başlangıçta hazırladığımız listedekinden üç kat fazla sayıda eser tespit edip fotoğrafladık. Bu çalışmanın envanteri büyük ölçüde zenginleştireceğini düşünüyoruz.

- Osmanlı'nın oralarda bıraktığı eserlerden ne kadarı günümüze ulaşabilmiş, ortalama bir oranı var mıdır?
Rumeli'de günümüze ulaşan eserlerin Osmanlı'nın inşa ettiklerinin onda biri olduğunu söylersek abartmış sayılmayız. Ülke ayırımı yapmadan her yerde durum böyle. Evliya Çelebi'nin anlattıklarından böyle bir oran çıkıyor. Örneğin Arnavutluk'taki Berat'ta yüzlerce eserden söz eder Evliya Çelebi, bugün aynı şehirdeki eser sayısı onlarla ifade ediliyor.

RESTORASYONLAR PROBLEMLİ

- Kalanlara iyi bakılmış mı?
Osmanlı eserlerinin son yıllara kadar sahipsiz kaldığı aşikar. Son yıllardaysa bazı restorasyon çalışmaları yapılıyor ama onlarda da iki ciddi problem yaşanıyor. Batılı devletler tarafından finanse edilen ve yönlendirilen restorasyonlarda mesela Osmanlı kültüründe yeri olmayan süslemelere yer verildiğini görüyorsunuz. Yapılar ruhsuzlaşıyor böylece. Ortadoğu kökenli restorasyonlarda ise arabesk tarzlar araya sıkıştırılıyor. Aslına sadık kalınması için bizim sanatçılarımıza, uzmanlarımıza çok iş düşüyor.

- Türkiye'nin bu konuda çalışmaları var mı?
Evet, yakın zamandan beri Mostar Köprüsü restorasyonu gibi önemli işler yapılıyor. Başbakanlığa bağlı Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı'nın da bu yönde projeleri var. Ama bu yöndeki çalışmalar söz konusu coğrafyayla ilişkilerin sıklaşması, yerel halkla irtibatın artmasıyla iyi sonuçlar verebilir. Diyalog arttıkça o eserlerin insanlığın ortak mirası olduğu düşüncesi yaygınlaşamaya başlar.

- Gezilerinizde Osmanlı kültürünün izlerini en yoğun olarak nerelerde gördünüz?
Osmanlı kültürünün bugün yaşadığı herhangi bir yer olduğunu sanmıyorum. Fakat Romanya'daki Köstence, Arnavutluk'taki Berat ve Prizren, Makedonya'daki Kalkandelen eski havasından önemli izler taşıyor. Gideceklere tavsiyem Bosna Hersek Mostar'daki Blagay Tekkesi yakınlarındaki Osmanlı dönemi köşklerini görmeleri...

Akşam