Bardağı dolduran son damla: Son nefes

Bardağı dolduran son damla: Son nefes

Gafil insan misafir olarak bulunduğu bu dünyâda kendini aldatır. Her gün cenâze sahnelerini seyrettiği hâlde, ölümü kendine uzak görür.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

“Yeryüzünde bulunan her şey fânîdir…” (er-Rahmân, 26)

“Her can, ölümü tadacaktır.” (el-Enbiyâ, 35)

Ne tuhaftır ki insan, bir-iki günlük misafir olarak bulunduğu bu dünyâda kendini aldatır. Her gün cenâze sahnelerini seyrettiği hâlde, ölümü kendine uzak görür. Kendisini, kaybetmesi her an muhtemel olan fânî emânetlerin mutlak sâhibi zanneder. Hâlbuki insan, rûhuna cesed giydirilerek bir kapıdan dünyâya dâhil edildiğinde, artık o bir ölüm yolcusu demektir. O yolun hazırlık mekânına girmiştir de bunu hiç hatırına getirmez. Bir gün gelir, ruh cesedden ayrılır. Âhiret kapısı olan kabirde diğer bir büyük yolculuğa uğurlanır. Allâh Teâlâ buyurur:

“Kime uzun ömür verirsek, Biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç (bu manzarayı)düşünmüyorlar mı? (Bu ibretli yolculuğu idrâk etmiyorlar mı?) (Yâsîn, 68)

İnsanoğlu için dünyâ hayâtının esas gâyesi, Allâh’ın râzı olduğu bir kulluk hayâtı yaşamak sûretiyle âhiret saâdetini elde edebilmektir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Akıllı kimse, nefsinin hevâ ve hevesine uymayan ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır…”(Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)

BARDAĞI DOLDURAN SON DAMLA: SON NEFES

Merhum Necip Fâzıl bunu ne güzel ifâdelendirir:

Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir; 
Mezarda geçer akça neyse onu biriktir!..

Hayat, bir bardağı dolduran damlalar gibidir. Bardaktaki suyun berraklığı ise damlaların berraklığına bağlıdır. Bardağı dolduran son damla, son nefestir.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kimin (hayatta söylediği) en son sözü olursa, cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 15-16/3116; Hâkim, I, 503)

Yâni kalbindeki lüzumsuz hevâ, heves ve nefsânî arzu ilâhlarını yok ederek gönlünü Allâh ile doldurur ve son ânına kadar bu minvâl üzere rûhânî bir hayat yaşarsa, îmanla göçüp cennete nâil olması umulur. Zîrâ farklı bir hayat yaşayan kimsenin son nefeste, “Lâ ilâhe illâllâh” diyebilmesi çok zordur. Nitekim Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” buyurmuşlardır. (Bkz. Müslim, Cennet, 83; Münâvî, V, 663)

SON NEFES, BERRAK BİR AYNA GİBİDİR

Son nefes; buğusuz, berrak bir ayna gibidir. İnsanoğlu kendisini en net olarak son nefesinde tanır. Hayâtın muhâsebesi, kalbinin ve gözünün önünde sergilenir. Bu sebeple insanoğlu için ölüm ânından daha ibretli bir manzara yoktur. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Kabir, (amellere göre) ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizî, K›yâmet, 26/2460)

Güzel bir kul olarak bu fânî âleme vedâ edebilmek ve kabrimizin cennet bahçelerinden bir bahçe olabilmesi için, sayılı nefesleri son nefese iyi hazırlamak zarûrîdir. Yâni mes’ûd bir âhiret hayâtı için; amel-i sâlihlerle müzeyyen, feyizli ve istikâmet üzere bir dünyâ hayâtı elzemdir. Zîrâ Cenâb-ı Hak:

“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (el-Hicr, 99) buyurmaktadır.

Unutmamak gerekir ki, peygamberler ve onların bildirdikleri dışında hiç kimsenin son nefeste îmanla gidebilme teminâtı yoktur. Müʼmin, bu endişe sebebiyle hayatını her nefes Kitap ve Sünneti yaşama gayreti içinde geçirmeli ve Yûsuf -aleyhisselâm-ʼın; “…(Ey Rabbim!) Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni sâlihler arasına kat!” (Yûsuf, 101) niyâzını gönlünden ve dilinden düşürmemelidir.

 

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asrı Saadetten Günümüze Fazilet Tabloları, Erkam Yayınları.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.