Basiret gözü nifakla perdelenirse ve kalb küfürle peçelenirse, bütün eşya çirkin ve kötü görünür

Basiret gözü nifakla perdelenirse ve kalb küfürle peçelenirse, bütün eşya çirkin ve kötü görünür

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara Sûresi 11-12. âyetin tefsiri

Mezkur âyetin herbir cümlesinin heyetindeki vech-i intizam: Evet, kat’iyeti ifade eden 1 (وَاِذَا قِيلَ لَهُمْ)’deki اِذَا kötü ve fena şeyleri men’ ve nehyetmek lâzım ve vacip olduğuna işarettir. Failin terkiyle, sîga-yı meçhul ile zikredilen 2 قِيلَ kötü birşeyi nehyetmek farz-ı kifâye olduğuna işarettir. Menfaat ve lûtfu ifade eden 3 لَهُمْ’deki ل yapılacak nehiylerin, tahkir ve tahakküm suretiyle değil, ancak nasihat tarzıyla lâzım olduğuna işarettir. 4 ﴾لاَ تُفْسِدُوا﴿ şöyle bir kıyas-ı istisnaîye işarettir ki: “Böyle yapmayın, aksi takdirde karışıklıklar meydana gelir. İnsanlar arasında itaat rabıtası kesilir. Adalet, ihtilâle inkılâp eder. İttifak ve ittihadın ipleri kopar. Fesat doğmaya başlar. Öyleyse, böyle yapmayın ki fesat olmasın.”

5 ﴾فِى اْلاَرْضِ﴿ nehyi tekit, zecri idame ettiriyor. Çünkü nasihat muvakkat olduğu için inzicarın devamı lâzımdır. Bu da vicdanın heyecana getirilmesiyle olur. Bu dahi ya şefkat-i cinsiyenin uyandırılmasıyla veya nefret-i umumiyeye maruz kalmak korkusuyla olur. Evet فِى اْلاَرْضِ kelimesi her iki ciheti de temin eder. Zira 6 اَ ْلاَرْضِ kelimesi, lisan-ı haliyle, “Sizin bu fesadınız nev-i beşere sirayet eder. Nev-i beşerin, bilhassa fakirlerin ve masumların sizlere kötülüğü nedir ki, onlara karşı böyle fenalıkta bulunuyorsunuz? Şefkat-i cinsiyeniz yok mudur? Niçin merhamet etmiyorsunuz? Evet, teslim ettik ki, sizin şefkat-i cinsiyeniz yoktur. Hiç olmazsa nefret-i umumiyeden korkunuz” diye onları ikaz ediyor.

S - Onların maksatları umum insanlar değildir. Niçin onların fesadı bütün insanlara sirayet etsin?

C - Evet, siyah bir gözlüğü takan adam herşeyi siyah ve çirkin görür. Kezalik, basiret gözü de nifakla perdelenirse ve kalb küfürle peçelenirse, bütün eşya çirkin ve kötü görünür. Ve bütün insanlara, belki kâinata karşı bir buğz ve bir adâvete sebep olur. Hem de küçük bir dişlinin kırılmasıyla büyük bir makine müteessir olduğu gibi, bir şahsın nifakıyla heyet-i beşeriyenin intizamı müteessir olur.

Zira adalet, intizam, İslâmiyet ve itaatle olur. Maalesef onların serptikleri zehirler tabakadan tabakaya intikal ede ede bu zillet ve sefaleti ismar etmiştir.

(قَالُوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ): Yani, “Halkı ifsat etmeyin denildiği zaman ‘Bizler ancak ıslah edici insanlarız’ iddiasında bulundular.”

اِنَّماَ’da iki hâsiyet var: Birincisi: Dahil olduğu hükmün hakikaten veya iddiâen malûm olması lâzımdır. Bu hâsiyetten, nasihat edenleri tezyif etmeye ve cehaletlerine olan sebatlarını izhar etmeye bir remiz vardır. Yani, “Bizim ıslah edici olduğumuz malûmdur; binaenaleyh mesleğimizde sebat ederiz, nasihatlere kulak vermeyiz.”

İkinci hâsiyet, hasrdır. Bu hasrdan dahi, onların salâhlarına hiçbir fesadın karışmamış olduğuna bir remiz vardır ki, bu remizden onların salâhlarına fesat karışıyor diye mü’minlere bir tariz vardır.

Sebat ve devamı ifade eden ism-i fail sigasıyla 7 مُصْلِحُونَ’nin 8 نُصْلِحُ’ye tercihen zikredilmesi, salâhlarının sabit ve daimî bir sıfat olduğundan şimdiki halleri de ayn-ı salâh olduğuna işarettir. Sonra onlar, bu kelâmlarında da münafıklık ediyorlar. Zira, batınen fesatlarını salâh addettikleri gibi, zahiren “Bu amelimiz mü’minlerin salâh ve menfaatleri içindir” diye mürâilik yapıyorlar.

1 : “Onlara denildiği zaman.” Bakara Sûresi, 2:11. 
2 : Denildi. 
3 : Onlara. 
4 : Fesad çıkarmayın. 
5 : Yeryüzünde. 
6 : Yeryüzü.
7 : Islah ediciler. 
8 : Islah ederiz. 

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz