Batı Trakya’da Risale-i Nur gözlemleri
Risale-i Nur hizmetlerini siz değerli Risale Haber okuyucularıyla paylaşmak istedik
Risale Haber-Haber Merkezi
Dünyanın her tarafında devam eden iman hizmetleriyle ilgili hizmet mektuplarını, gözlemlerini yayınlamaya devam ediyoruz. Bir grup arkadaşıyla birlikte Batı Trakya'ya giden
Yunanistan’da Nur Talebeleriyle Rüya Gibi Üç Gün
Uzun zamandır ısrarlı davetler alıyorduk. Kadim, vefakâr ve çilekeş Batı Trakyalı arkadaşların bu iştiyaklı arzularına karşılık vermek üzere 16-18 Aralık 2011 tarihleri arasında Nur kardeşlerimize ziyarette bulunduk. Gümülcüne, İskeçe ve Selanik’teki kardeşlerimizin, mahalle, köy ve evlerine kadar giderek, onların sosyal, eğitim, Risale-i Nur hizmetleri alanındaki gayretlerini yakından görme fırsatını bulduk. Can dostlarım Eyüp Otman, Abdülbari Aydın, Selamet Arslan, Yakup Erdoğan, Said Özadalı ve Fuat Yapalak ile birlikte iki araçla yola çıktık. İyi ki gitmişiz, iyi ki görmüşüz.
Yediden yetmişe, yüzleri nurlu, gönülleri sürurlu, maddeten ve manen Anadolu’ya bağlı bu çilekeş ve konuksever insanlar arasında geçen 3 günümüz, sanki tatlı bir rüya gibiydi.
Bizi kendilerine baş tacı eden, bu insanların güzelliklerini ziyadeleştiren Risale-i Nur hizmetlerini siz değerli Risale Haber okuyucularıyla paylaşmak istedik.
Bu itibarla bu kısa zaman içinde gördüğümüz ve uzun zaman içinde unutamayacağımız hatıralarımızı safha-safha arz ediyoruz.
YOLCULUK RAHMETLE BAŞLADI
Selimiye Camii’nde sabah namazını kıldıktan, Edirne Organize Sanayi Bölge Müdürü, Fuat Yapalak ağabeyimizin kahvaltı ikramından sonra onu da yanımıza alarak, İpsala Sınır Kapısı’na doğru yola çıktık. Adım attığımız andan itibaren öyle bir yağmur başladı ki petrol istasyonu çalışanları “Rahmetle geldiniz” diye takılmaktan geri kalmadılar.
AH GÜMÜLCİNE…
Türkiye sınırını bu rahmet içinde geride bırakarak güneşli bir bahar havasında Batı Trakya’ya girdik. Cuma namazını Gümülcine’de eda ettikten sonra İskeçe’ye doğru yola çıktık. Bizi şehrin girişinde Batı Trakya Risale-i Nur hizmetlerinin çekirdeğini oluşturan İngilizce öğretmeni Muharrem Kalenci karşıladı. Hemen Nur dersanesine geçtik. Kısa bir istirahattan sonra, İskeçe’nin meşhur Çınar Camii’ne gittik. Evlâd-ı Fatihandan oluşan cemaati gördük, dertleştik.
KÖKLÜ ÇINAR’IN DALLARI
İkindi namazını İskeçe’de isminin önünde -ben buradayım, kaybolmadım, yaşıyorum- dercesine koca koca dalları bulunan ağaçtan alan Çınar Camii’nde kıldık. Osmanlı’dan kalan bu çınar ağacı gibi Müslüman Türk kardeşlerimizin de Osmanlı’dan kalan Çınar gibi kök saldığını gördük. İkindi namazının kalabalık cemaati içinde yer alan küçük çocukların, öğrencilerin istikbalde inşallah o koca Çınar gibi dal, budak vereceklerine kanaat getirdik. Hele o küçük kız çocuklarının kendilerine ait bölümde anneleriyle birlikte yer almasını asla unutmayacağız.
Aynı gün, yatsı vaktinde, Ketenlik köyüne gittik. 700-800 hanelik ve 4500 nüfusa sahip bu köye girdiğimiz zaman çok güzel ve yakıcı yatsı ezanıyla karşılaştık. Cemaatin manevi yapısı kadar temiz olan camiyle karşılaştık. Küçük, genç ve yaşlıların oluşturduğu saflara katıldık. Bu yatsı vaktinde caminin yarısı cemaatle dolmuştu ki; 250-300 kişilik bir cemaat olduğunu söylersek yanılmış olmayız. En fazla genç nüfusa sahip, ustalar, diyarı, okuma-yazma oranı giderek hızla yükselen, Türkiye’ye en çok öğrenci gönderen bu köyde, İmam Sami İsmailko, Kur’ân Kursu hocalığı yapan ve ilkokul öğrencileri de dâhil, yediden yetmişe çok kişinin katıldığı Risale-i Nur Dersanesine geçtik. Çok muhterem bir Amca, evinin bir odasını dersaneye tahsis etmiş. Okul öğrencilerinin, birinci derse müteâkip, uyku saatleri geldiğinden, bize veda ederek ayrılışlarını asla unutmayacağız.
YÜZYILLIK GELENEK DEVAM EDİYOR
Paçevi, 350 haneli 1000 kişilik bir nüfusa sahip bir dağ köyü. Köyün imamı Cemali Kontehâfız’ın dini hizmetlerin yürütülmesindeki çabası takdire değer. Öğle namazına müteâkip köy sakinlerinden birinin Risale-i Nur Dersanesi’ne tahsis ettiği bir odada Risale-i Nur dersi yaptık.
17.12.2011 Cumartesi günü İskeçe Paşevi köyünü ziyaret ederek öğle namazını köy camiinde kıldık. Caminin temizliği ve güzelliği, mezarlığın bakımı dikkatimizi çekti. Burada yüz yıllık köklü bu geleneğin, halen devam etmekte olduğunu görmekten çok mutlu olduk. O gelenek; Hacıların bordo fes üzerine sarı, Hoca ve Hafızların, beyaz sarık bağlayarak dolaşmaları, akşama kadar başlarını açmamalarıdır.
ŞAHİN GİBİ İNSANLARIN KÖYÜ: ŞAHİN KÖY
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’deki inkılâplardan rahatsız olduğu için Batı Trakya’ya hicret eden Hafız Ali Reşat Hocaefendi’nin köyündeyiz. Şahin gibi insanların yetiştiği bu köy, 1958 yılına kadar, bizzat kendisinin medrese olarak çalıştırdığı ve hafızlar yetiştiren bu muhterem kişinin köyünde hayli heyecanlandık. Bu köyde, beden eğitimi öğretmeni olup mobilyacılık yapan Nuri Ahmetoğlu ve Tarihçe-i Hayat’ın en arka sayfasında “Avrupa’daki Nur Talebeleri” adı altında yer alan fotoğraftaki Mehmet Emin Velibaşa’nın oğlu Mustafa Velibaşa karşıladı. İsimleri belirtilen bu iki genç kardeşimizin ihlâs ve uhuvvet düsturlarına muvafık, fedakâr gayretleriyle giderek çığ gibi büyüyen, gelişme istidadı gösteren Risale-i Nur hizmetlerini dinledik. Hafız Ali Reşat Hoca’ya rahmetler okuttu. Şehir merkezine 25. Km’den daha uzak bu dağ köyünde Nur Tohumları’nın fide olup meyveye durduğunu görmek, gözlerimi yaşarttı.
Şahin köy, ismiyle müsemma. Gözü pek insanlar diyarı. Hakkını aramasını bilen, dinî ve millî kimliğini, ispatlamaktan çekinmeyen, yiğit, cesur, kahraman ve şanlı, menhiyata geçit vermeyenlerin yurdu. Köyler Belediyesi’nin merkezi. Tarihçe-i Hayatın son sayfasında fotoğrafı yer alan, Avrupalı Nurcuların fışkırdığı nokta. Mezkûr fotoğrafta, 16 yaşında iken yer alan, halen hayatta ve hizmette berdevam olan, Mehmet Emin Velibaşa’nın beldesi, Üstadımızı tanıyan Hafız Ali Reşat’ın nur tohumlarının serptiği ve tohumların fideye dönüştüğü yer…
RİSALE-İ NUR’UN, İLK MATBÛ BASKILARI
İkindi namazını burada kılacağız. Cami imamı Hüseyin Velibaşa Edirne’de olduğu için babası Hafız Mehmet Emin Velibaşa’nın Kur’an tilavetini dinledik. Namaza müteakip, hocaların hocası, Mehmet Emin Velibaşa’nın daveti üzerine, bir nur medresesi hizmetinin verildiği evde mükellef bir sofrada kendimizi bulduk. Risale-i Nurların matbû ilk baskılarıyla karşılaştık. Muhterem Mehmet Emin Hoca Efendi’nin fotoğraf albümlerini karıştırdık. Anadolu ve Balkan Müslümanları ve Âlem-i İslâm üzerine menfi olaylar, netice veren günleri yâd ettiren, uzun ve tarihî bir şiiri, Mehmet Emin Hoca’dan dinledik. Bu şiir, âhirzaman fitnesine yakalanmış Müslümanların hazin nağmelerini, anlayışlarını ve sitemlerini yansıtıyordu. Bu güzel insan, Bedüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Tarihçe-i Hayat’ının son sayfalarında yer alan, Avrupa Nur Talebeleri fotoğrafındaki talebelerinden bir tanesi.
Derse geç kalmamak için Şahin köyden çıktık ve yol üzerindeki bir yerleşim merkezinde halkın toplandığı bir çayevinde kısa bir müddet mola verip sohbet ettik. Ziyaretimizin sebebi üzerine konuştuk, üstadımızın hayatından pasajlar naklettik. Eskişehirli emekli Prof. Dr. Ömer ağabeyden köydeki bir cenaze münasebetiyle veciz ve etkili bir konuşma dinledik. Dualar ederek, dua isteyerek yeniden görüşmek dileğiyle veda edip İskeçe merkezindeki Risale-i Nur dersine yetiştik. Kalabalık ve müteyakkız bir cemaatle ders yaptık, sohbet ettik.
SELANİK VE UNUTULMAZ DERS
18.12.2011 Pazar günü Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın, Yunanlılar tarafından hangi hikmetle dikildiği bizce bilinmeyen heykelinin bulunduğu, güzelliğiyle meşhur Kavala İline geldik. Mübadele sebebiyle burada hiçbir Müslüman ve Türk’ün bulunmayışını tefekkür ile mahzun bir şekilde burayı terk ettik. Aynı gün öğle vakti Osmanlı’nın Balkanlardan çıkarılması için en kesif planların yapıldığı Yahudi ve Siyonist oyunların oynandığı, Osmanlı eserlerinin tamamen tahrip edildiği Selanik’e ulaştık. Hemen şehrin en merkezi yerinde üniversitelere komşu Nur Dersanesi’ne gittik. Üstadımızın meşhur Nutkunu îrâd ettiği Hürriyet Meydanı’nı ziyaret ettik.
Osmanlı’dan kalan, deniz kenarındaki Beyaz Kule önünde Muharrem Kalenci ve eşinin bir sabah namazından sonra Risale-i Nur okurken, güvercinlerin kendilerini nasıl çevirdiğini, balıkların nasıl istikbâl ettiklerini ve kamera ve flâşların, üzerlerine nasıl patlatıldığını, bizzat, Muharrem kardeşimizin ağlayan ve ağlatan ifadelerinden dinledik. Bu düşüncelerle Selanik’te bir Risale-i Nur dersanesi açılmasına karar verdiklerini öğrendik. Ve yine öğrendik ki; Selanik’teki hizmetleri yürütecek bir vakıf gerekli. Risale-i Nur’a talep var. Talebe var. Fakat vakıf yok. Yeşil pasaportu olan emekli bir Nur talebesi aranıyor. İlgi duyanlara duyuruyoruz. Münavebeli bir şekilde de bu hizmet sunulabilir. Risale-i Nurun istikbaldeki fütuhatı için, Selânik Dersanesi maddî desteğe muhtaç. Nur Talebeleri için en öncelikli ve en isabetli yatırım… Avrupa’da, özellikle Yunanistan’daki maddi kriz ve işsizlikten, Batı Trakyalı kardeşlerimizin de nasibini aldığını gördük. İskeçe, Gümülcine ve bilhassa Selanik Dersanesi, himmetlilerin himmetini, gayretini ve hizmetini bekliyor.
Bu kısa süreli ziyaretimizde en çok dikkatimizi çeken hususlar şunlar:
a)Dolaştığımız şehir ve köylerdeki bütün hanım kardeşlerimizin tesettürlü olması.
b)Köylerde hanımların evlerinin balkonlarına çıkarken dahi feracelerini giymeleri, dışarı başörtülü çıkmaları.
c)İlkokul öğrencilerinin kız ve erkek ayrı-ayrı eğitim görmesi, karma eğitim görmemesi.
d)Din ilimleriyle, fen ilimlerinin birlikte yürütülmesini temin için, okula giden bütün öğrencilerin aynı gün Kur’ân kursuna gitmesi.
e)Sabah 08:00-13.45 saatleri arasında kız öğrenciler okula giderken, erkek öğrenciler Kur’ân kursuna, saat 14.10-19.30 saatleri arasında da, erkek öğrenciler okula giderken kız öğrenciler Kur’ân kursuna gidiyordu.
ARTIK DÖNÜŞ YOLUNDAYIZ
18.12.2011 Pazar günü öğleden sonra Selanik’ten hareketle Gümülcine’ye geldik. Oradaki Risale-i Nur Dersanesi’nde yapılan derse müteakip, saat 23’00’e yaklaştığında; ruhumuzu orada bırakarak gördüklerimizi hayallerimizde canlandırarak Edirne istikametine yöneldik. Yine çok yağmurlu bir rahmet içinde Serhat şehrine geldik. Fuat Yapalak Ağabeyimizin talebi ve ikramından sonra, Cenabı Hakk’ın bol rahmeti içinde İstanbul’a ulaştık. Rahmetle başlayan yolculuğumuz rahmetle sona erdi.
Cenâb-ı Hak, üzerimizden ve Batı Trakyalı kardeşlerin üzerinden, rahmetini ve merhametini eksik etmesin. (amîn)
Çocukların eğitimi için her fedakârlığı göze alan, Avrupa’daki krizden fazlasıyla etkilenen, Risale-i Nur’a can simidi gibi sarılan, ihlâslı, gayretli, samimiyetli bu Balkan kahramanlarının can-ü gönülden desteklenmesini diliyoruz. Üstadımızın ektiği tohumlardan filizlenen bu körpe fidanların, bu gonca güllerin güçlenmesine, büyümelerine yardımcı olunması, oradaki Risale-i Nur hizmetlerine maddî ve mânevî katkılarda bulunulması ve Nur Talebeleri’nin, en başta gelen vazifelerinden biri olduğuna inanıyoruz, durumu ferasetlerinize arz ediyoruz.