Ferhat ASLAN
Bedii Omay’dan, 'Bedi'üzzaman’a Onay
Evrende tesadüfe tesadüf edilmemiş ve edilemez. Hiçbir eser ve fiil bir rastlantı eseri değildir. Her biri bir bilenin onayı ve izni ile meydana gelmektedir. Risalelerde bu konu öyle bir şekilde izah ve ispat edilmiştir ki, bu görüşü kabul etmekten başka çare kalmıyor. Kabul etmeyenlere de bir diyeceğimiz yoktur.
Evet biz böyle inanıyoruz ve zaten bir Müslümanın da inancının temelini oluşturur bu bakış açısı. Hiçbir hadise başı boş değildir, hepsinin dizgini onun elindedir. İstediğine müsaade eder, istemediğine de müsaade etmez. Yani hikmeti nasıl iktiza ederse öyle yapar.
Nice devletler ve nice hükümdarlar İstanbul’u fethederek, Efendimizin (asm) iltifatına mahzar olmak istemişti. Nice kez teşebbüs edildi ve hepsi de akim kaldı. Hele ikinci Murat, bu fetih için yanıp tutuşmuştu. Ama izin çıkmadı, müsaade verilmedi. Yaratıcı bunu Mehmet Fatihe nasip etmişti. Yani hikmeti öyle iktiza etmişti.
Bir çağ kapanmış ve bir çağ açılmıştı İstanbul’un fethi ile. Tarihi dönüm noktasıydı bu fetih. Fakat kaderin cilvesine bakın ki, bu çağın kapısını açma şerefi on dokuz yaşındaki bir gence nasip olmuştu. Hikmeti nedir bilinmez ama herkes bu gencin böyle bir şerefi hakettiği konusunda hemfikirdir.
Osmanlı, bu fetih ile birlikte insanlığın imdadına koşmak, dünyaya huzur ve adaletin teminatı olmak adına sıçrama yapmış ve bihakkın bu görevi de ifa etmiştir.
Evet, bu tarihi hadiseye benzer bir tabloya yakında tanıklık etme şerefi ile şereflendik. Tablonun içinde değildik, ama o tabloyu izlemek bile bir şeref olarak yeterdir bence.
İstanbul’un etrafının kalın ve derin Bizans surları ile çevrilmesine karşılık, içinde manevi bir İstanbul’u, yani insanlık adına huzur ve saadetin teminatını bulunduran Risale-i nur Külliyatı da maalesef bir karanlık zihniyet tarafından surlarla çevrilmişti.
Bu surların kırılması adına şimdiye kadar nice teşebbüsler oldu. Her biri bir gedik açtı şüphesiz. Ama fetih gerçekleşemedi bir türlü. Kapılar açılmadı ne hikmetse. Hasılı onay çıkmıyordu Hakimi ezeliden.
Meğer kader bu şerefi kime nasip edeceğini şifreleri ile bildirmiş. ‘Zamanın Bedii’nin etrafındaki surlar Bedii Omay’ın onayı ile yıkılacakmış meğer. İkisi de Bedi. İkisi de harika. Biri zamanın harikası, diğeri cesaretin harikası. Biri asrın güzeli, diğeri bilimin. Hasılı ikisi de harika. İkisi bir araya geldiğine göre. Harikalar harikası bir geleceği hak ettik demektir. Futuhat başlıyor demektir.
Bir şifre daha var. Serdar. Osmanlı devletinde başkomutana, padişah yerine ordunun başına katılan kişiye verilen addır. Fatih bu unvanla İstanbul’u fethetmişti. Bedii Bey’e de bu unvan lazımdı ve bunu da kader tensip buyurmuştu. Serdar Bedii Omay.
Daha düne kadar, tez çalışmalarında Bediüzzaman’dan kaynak verdiği için, kadro verilmeyen veya görevine son verilen akademisyen örnekleri ortada iken, Artuklu Üniversitesi rektörü Serdar Bedii Omay Bey, yetmişten fazla Akademisyen ile Üniversitesinde, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı ile birlikte üç gün süren Münazarat Sempozyomu yaptı.
İşte cesaretin harikası.
Yeni bir çağın açılışına tanıklık etmenin heyecanı ile Serdar Bedii Omay hocamızı tebrik ediyor, gelecek nesiller tarafından ikinci bir fatih olarak anılacağını müjdelemek istiyorum.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.