Bediüzzaman: Bu zamanda ebeveyn hakkında kızlar daha mübarektir

Bediüzzaman: Bu zamanda ebeveyn hakkında kızlar daha mübarektir

Evet, kız, şefkat ve cemâlin mazharı olduğundan, erkek çocuğundan daha ziyade sevilir.

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin BARLA LAHİKASI eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

30 Mayıs 1934 Çarşamba

بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ

Aziz, sıddık, müdakkik, meraklı kardeşim Re'fet Bey,

Senin bende bir üstadın, bir kardeşin, bir dostun var. Üstadını her risale içinde görüp görüşürsün. Kardeşini sabah akşam dergâh-ı İlâhîde, mânen ve hayâlen, o seni duayla gördüğü gibi, sen de onu o suretle görebilirsin. Bendeki dostunu görebilmek için, buraya gelmekle zahmet çekme. Çünkü, o dostun ziyarete liyakati yoktur. O bir, siz çoksunuz. İnşaallah o gelir, sizi orada ziyaret eder.

وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَاْلاُنْثٰى 1 âyetine dair şimdi cevap vermeye vaktim müsait değil.

Sıhhatini bilmiyorum, fakat rivayet ediliyor ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş ki: "Oğlan çocuğunu seviniz." Demişler, "Kızları niçin istisna ettin?" Ferman etmiş ki: "Kızlar kendi kendini sevdirirler, onlar fıtraten sevimlidirler." 2

Evet, kız, şefkat ve cemâlin mazharı olduğundan, erkek çocuğundan daha ziyade sevilir. Bâhusus bu zamanda ebeveyn hakkında kızlar daha mübarektir. Çünkü, tehlike-i diniyeye çok mâruz olmuyorlar.

İkinci sualin: İbrahim Hakkı, "Cû' İsm-i Âzamdır" demesinin muradını bilmiyorum. Zahiren mânâsızdır, belki de yanlıştır. Fakat ism-i Rahmân madem çoklara nisbeten İsm-i Âzam vazifesini görüyor. Mânevî ve maddî cû' ve açlık, o İsm-i Âzamın vesile-i vüsulü olduğuna işareten, mecazî olarak, "Cû' İsm-i Âzamdır, yani bir İsm-i Âzama bir vesiledir" denilebilir.

Mübarek hanenizdeki mâsumlara dua ve ders arkadaşlarına umumen selâm ediyorum.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Kardeşiniz Said Nursî

Dipnot-1: "Erkek çocuk, kız gibi değildir." Âl-i İmrân Sûresi, 3:36.
Dipnot-2: Süyûtî, el-Hâvî li'l-Fetâvâ, 2:308; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 1:54. (Hadis âlimlerine göre merfû bir senedinin bulunamadığı zikredilmekle birlikte, kaynaklarda hadis olarak kaydedilmiştir.)