Himmet UÇ
Bediüzzaman fobisi
Fobi bir nesne veya olaya, bir insana karşı mantıksızca geliştirilmiş korkudur. Bu korkuyu yaşayan insanlar korkunun nedenini düşünmeden yaşamaktadır. “Fobi” kelimesi, Yunanca Phobos kelimesinden gelir. Phobos, Yunan mitolojisinde dehşet tanrısıdır.
Bediüzzaman fobisine tutulmuş bu hastalıklı tipler, psikolojik ve felsefi olarak bir ucuz figüranlar ordusu. Bunlar ancak romanlardaki fon şahıslar olabilirler veya sinemalardaki bir kahvede bir artis rol oynuyorsa masalarda oturup çay içenler gibi figüranlardır. Veya bir karakterin bir rolü esnasında ona çay getiren çaycıdır. Bunlar rol tutamazlar, rejisör bu tür oyunculara “oğlum sen şu sandalyede otur, çay iç, rolün bu kadar” der o da sahne bitene kadar orda bekler. Psikoloji servisleri Bediüzzaman fobisi diye bir şube açsınlar ben de gelip orada tedavi edeyim, harika bir iş.
Bediüzzaman büyük bir karakter. Adnan Menderes zamanında siyaseti belirleyen adam. Sandık başında “demirkırat hangisi“ diyerek CHP karşısında tavrını ortaya koyar. Türk tarihi son bin yılda böyle bir karakter ortaya çıkarmadı. İsterseniz, yüreğiniz yeterse oturup konuşalım. Siz kelli felli üniversitelerde okudunuz, sizin efkarınız kaç kişiyi dalalet veya felsefi dalaletten, ilmi sapıklıktan kurtardı? Hiç. Demokritos’un atom felsefesine ilahi bir reddiye yazdın mı İhsan Fazlıoğlu? Demokritos ve Marks’ın felsefesine dünya toprakları üzerinde karşı koyup anti tez getiren Bediüzzaman’dır, sen neredesin ihsan Fazlıoğlu?
Acaba Marks’ın benim okuduğum doktora tezinin hikayesini biliyor musun? Televizyonda tartışalım. Marksist Ekoloji kitabını okudun mu? Yedek kulübesinde yıllarca bekleyip sıra gelmeyen ayakları çarpık futbolcular gol atamazlar, tatmin olsun diye babasının antrenöre rica ettiği bir anlık sahada bekleme lütfuna ermiş kişilerdir. Sizi kim bir araya getiriyor, size fit veriyor?
Süleyman Demirel Bediüzzaman’ı iyi tanırdı. Anası babası yüklükte mum ışığında risale yazmışlar. Bediüzzaman onlara vakıf aidatı ödemiş. Hür Adam filminde “Hoca Efendi’ye bir film yetmez“ demişti. Ona saygı duyan dine saygı duyar dine saygı duyana Allah rahmet eder. Yoksa işi bozuk, onu saf dışı etmeye çalışanlar, bozuk bir dünya ve ahiret kaosuna düşerler, bu böyle gelmiş. Demirel “Nur talebeleri itaatkar insanlar, onlardan kimseye zarar gelmez“ demiş. Demirci Hoca ve bir başka milletvekilini de iyi tanımış, İnönü Bediüzzaman fobisinden rahatsızmış öyle söylüyorlar.
Anlaşılan şu Bediüzzaman fobisi birbirinden farklı insanları bir araya getirip “saldırın küfredin, kitaplarını yakın” diyor. Ama bunların aklının ermediği bir şey var. Bediüzzaman’a mazide çok küçük-büyük adamlar karşı koydu onlar toprakta, kitapları tutuk, nutukları kütüphane raflarında uykuda. Türk edebiyatının büyük romanları felsefi eserleri uyuyor, onları diriltin de birkaç kişiyi uyarın.
Shakespeare’nin kelimelerini saymışlar 16 bin kelime. O zaman İngiliz halkı 300 kelime ile konuşuyormuş. Gel birlikte Bediüzzaman’ın kelimelerini ve çeşitliliklerini anonim ve snonimlerini karşılaştıralım. Bediüzzaman Türk Dil Kurumu ve Güneş Dil Teorisinin katlettiği caka cuka kelimelerin yerine imparatorluğun dilini eledi ve en iyi kullanılanlarını eserlerinde kullandı. Bunlara ne Namık Kemal’in ne Mithat Efendinin ne de günümüze dek birkaç istisna üdebanın gücü yetmez. Aynı anda on synonim kelime kullanan bir adam bul ben sana on tane müteradif kelimeyi aynı anda kullandığı yere göstereyim.
Fazlığolu, Kant’ın estetik teorilerine bak güzellik kotegorilerini say, sonra gel ben sana ayet-i hasbiyede yirmi estetik kategori sayan bu orijinal grondiozing adamdan estetik kategorileri göstereyim. Kimse estetiği Türk bilimi haline getiremedi Bediüzzaman’dan başka. Yeryüzünde dolaşan nesne estetiği yapan filozoflar ve sema ile yeri ve insanı Allah’ı birlikte işleyen Bediüzzaman…
Bediüzzaman batı felsefesinin bütün adamlarını okumuş. Eskişehir‘de “otuz yıldır filozoflara vuruyorum” diyor ama isim vermiyor. Oku da eserleri felsefe yapmak nedir, bir konunun felsefesi nedir, dinin hakikatlerinin felsefesi nasıl yapılır, bunları ondan başka yapan olmadı. Yerin altındaki adama metre tutulmaz çükü kural dışı duruyor.
Fobi toplumumuzda çok sık görülmektedir. Ancak toplumuzda bu konuda hastane ve kliniklere başvuru oranı azdır. Fobisi olan insanlara fobik denir. Ne kadar çok Bediüzzaman fobik varmış. Toplumuzda fobik sayısı yüksek olmasına rağmen insanlarımız bunun normal bir kişilik özelliği olduğunu düşünmekte ve tedaviye başvurmaktadır. Kadınlarda erkeklere oranla iki buçuk kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Şimdi başka fobi olsa tamam ama Bediüzzaman fobisinin tedavisi nasıl olur? Nasıl anlatayım, olmaz. Ama ciddi bir korku var, hem siz hem de siyaset korkuyorsunuz. Tamam haklı olabilirsiniz ama “ekmek yoksa pasta yesinler” demiş. Hadi siz ekmeği beğenmiyorsanız pasta yapın hani nerde, pasta?
Fobinin nedenleri farklı kuramcılar tarafından farklı şekillerde açıklanmaya çalışılmıştır. Bazı kuramcılar genetik üzerinde durmakta, kimisi çocukken yaşanan korku ve baskıların deplase edildiği üzerinde durmaktadır.
Fobilerin tedavisinde en etkili yaklaşım akılcı, duygusal terapi ve davranışçı terapinin birlikte kullanılmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki her hastanın tedavisi ve tedavi süreci kendine özeldir. Çünkü fobinin gelişim hikayesi ve bu hikayedeki kodlar hastaya özeldir. Örneğin fobiklerle çalışan bir danışman sistematik duyarsızlaştırma, sokratik sorgulama ve serbest çağrışımı bir arada kullanan bir danışma yapısı oluşturabilir. Fobikten serbest çağrışım ile fobiyi oluştur nesne veya olay ile ilgili düşünceleri alınır. Sokratik sorgulama ile sorguya tabi tutulur ve sistematik duyarsızlaştırma ile fobik fobi oluşturanla karşı karşıya getirilir. Küçük yaşlarda tedavi yapıldığı taktirde son derece başarılı ve kalıcı sonuçlar alınır. Erişkinlikte ise kısa dönemde olmasa da kararlı olan hastalarda başarı oranı yine yüksektir. Bu yöntemlere ek olarak antidepresanlar, kaygı giderici ilaçlar, kalp ritmini düzenleyen ve aynı zamanda da kaygı giderici olarak etki eden ilaçlar kullanılabilir. Tedavi edilmeyen fobilerin seyrinde zaman zaman dalgalanmalar olabilir. Çocukluk çağı ve erken ergenlik döneminde başlayan fobilerde düzelme ve kaybolma oranı yüksektir. Belirtilerin başlamasından beş yıl sonra olguların yaklaşık yarısı belirtisiz olmaktadır. Ergenlik ve yetişkinlik döneminde ortaya çıkan fobilerin ise düzelme ihtimali daha azdır.
Fobiler genel yapıları itibari ile iki başlık altında toplanır. Basit fobi ve karmaşık fobi.
BASİT FOBİ: Bu tür fobide fobi oluşturan durum veya nesne net bir şekilde bilinmektedir. Yükseklik fobisi gibi.
KARMAŞIK FOBİ: Karmaşık bir yapısı olan fobik olan bireyi bir değil birden çok uyarıcının aynı anda etkilediği fobi türüdür. Sosyal fobi karmaşık bir fobidir. Birey hem çevrenin kendini gözlemesinden hem yanlış yapma korkusundan hem de alaya alınma endişesinden anı anda etkileyene bilir. Danışman arkadaşlarımızın fobiklerle yaptığı çalışmalarda öncelikle fobiğin fobisinin türünü belirlemesi önemlidir. Çünkü bu hastaya uygulayacağımız tedavi programının iskeletini ortaya çıkarır.
Peki bu iki tür ayrımı nasıl olur?
Basit fobide birey özel bir duruma fobi geliştirdiği için günlük yaşam için bu durum ile karşılaşmadığı sürece bir sıkıntı yaşamaz ancak karmaşık fobide ise günlük yaşamda sıkıntılar çıkar. Çünkü fobiğin ne zaman hangi uyarıcıdan etkileneceği belli olmaz.
Basit fobi kolaylıkla ifade edilip tedavi edilebilinirken karmaşık fobinin tedavisi zordur. Bediüzzaman fobisi karmaşık fobi. Niye korkuyorlar, tahlil edelim. Allah demiş, Peygamber demiş başka bir şey dememiş. Bin defa satır satır okunmuş kimse bir şey bulamamış. Siz düşünüyorsunuz, nereden karıştıralım, ordan vuralım? Şu anda Türkçe o kadar zavallı durumda ki sınıfta muhteva kelimesini edebiyat fakültesinde öğrenci bu kelime nedir diye soruyor. Ne söyleyeyim, şu an çok yaygın bir kelime var: “aynen.” Sabahtan akşama kadar “aynen.” Usandım bu kelimeyi kullananlardan.
Hasan Celal Güzel “Osmanlıcının sevkini Bediüzzaman’dan öğrendim” diyor. Peyami Safa, daha niceleri bu eserlerin diline hayran. Sen bir doktora tezi ile bir de doçentlik çalışmalı ile nasıl Bediüzaman’ı eleştirirsin. Türkçesi bozuksa örnek ver. Halide Edip yazdığını okumaz eleştirilirmiş, sayısız eser vermiş bu aziz kadın demiş ki “bir daha geriye dönüp kelimelere bakamam.” Balzac bile üslub yenileme ihtiyacı duymamış. Ülkemizde eleştirinin sefaleti bu örneklerdir.
Bir başkası iktisad çalışmış. Bediüzzaman, iktisad risalesinde iktisadın nasıl olacağını anlatıyor. Onu bir oku Keynes-meynes falanlara takılıp kalmış modası geçmiş iktisad teorilerini getirip önümüze koyma.
Bir da şu Cem Özer! Bediüzzaman başörtüsünü getirip kısa saçlı kızları kapatmış. Adam öleli seksen yıl olmuş bühtanın bu kadarı olur mu? Hayret ne hayret. Bin yıldır binlerce müfessir baş örtüsünün Allah’ın emri olduğunu söylüyor, onlar da Cem özeri beklemişler, öldüğünde gider onlardan gereğini sorar. Ne diyelim?
Bediüzzaman tenkidleri diye bir eser yazmalı ancak böyle olur. Bunlar farkında olmadan Bediüzzaman’a hizmet ediyorlar çünkü siz saldırırsanız bilmeyen birçok insan da neymiş bunlar bir bakayım” der. Mesela ben böyle baktım, bir baktım ki tam benim çarem, varlıkların yaratılış hikmetlerini merak ettim. Ne bulduysam, çare olmadı. Uzun süre anam hoca olduğu için inkar vadisinde dolaştım. Söylesem beni kafir diye kovarlar, gavur oğlu gavur derler. Tam o sırada Bediüzzaman rastladı beni kurtardı. Allah razı olsun, evin yanar dert değil ama kainatı yorumlayamayan bir kafa nasıl kurtulsun? Nice adamlar, komünistler, ateistler gördüm. Kırkıncı Hocanın rahlesine oturunca kalkıp namaz kıldı Allah’a kul oldular. Arkadaş vallahi yanlış yoldasınız bunların hesabını ahirette veremezsiniz. Tez yoldan geri dönün.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.