Bediüzzaman: Maatteessüf, büyüklerdeki meziyet, sebeb-i tevâzu iken, vâsıta-i tahakküm oluyor!

Bediüzzaman: Maatteessüf, büyüklerdeki meziyet, sebeb-i tevâzu iken, vâsıta-i tahakküm oluyor!

Zîrdostânının omuzları üstüne çıkmaz, altına girer, yükseltir, şevklerini uyandırır

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin MÜNAZARAT eserinden bölümler.)

Bismillahirrahmanirrahim

Sual: İkinci kısım nasıldır?

Cevap: Bir büyük adam, hakka isnad ile aklı istimâl edip muhabbetle milletini kendisine rabt, zîrdostânının omuzları üstüne çıkmaz, altına girer, yükseltir, şevklerini uyandırır, bir iyilik olursa mânen millete tevzî eder, herkese bir parça nâmus düşmekle şevki artırır, hak yerini bulmak için milletini ziya-i mârifete karşı tutar, gonca-misâl olan o milletin hissiyâtına zülâl-i muhabbet ve aklı gönderir, neşvünemâ verirse, سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ 1 hadîs-i şerifte meşrutiyetli reise misâl-i müşahhas olur.

Meşrutiyeti gözle görmek istiyorsanız, işte şu aynaya bakınız.

Sual: Demek "büyük" o değil ki, kılıncı keskin olsun, milleti kendine fedâ etsin; belki odur ki, aklı keskin olsun, kalbi millet için fedâkâr olsun.

Cevap: Hâ, şimdi bir ışık buldunuz. Elbette bir doğru şeyhin müridleri, yahut eski âdil beylerin mensuplarıyla, müstebit bir ağa hizmetkârlarının cihet-i irtibatta farklarını bulursunuz.

Maatteessüf, büyüklerdeki meziyet, sebeb-i tevâzu iken, vâsıta-i tahakküm oluyor; avamdaki zayıf bir damar, câlib-i şefkat iken, vesile-i esâret oluyor.

Dipnot-1: "Milletin efendisi, onlara hizmet edendir." el-Mağribî, Câmiu'ş-Şeml, 1:450, hadis no: 1668; el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:463.

Said Nursî