Bediüzzaman: Meşrutiyet hükûmete düştüğü vakit...
Şimdi fenalığı da görüyoruz, iyiliği de görüyoruz
Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Münazarat adlı eserinden bölümler)
Sual: Şimdi fenalığı da görüyoruz, iyiliği de görüyoruz. Meşrutiyetin âsârı hangisi, ötekisinin âsârı hangisidir?
Cevap: Ne kadar iyilik var, meşrutiyetin ziyasındandır; ne kadar fenalık var, ya eski istibdadın zulmetinden, yahut meşrutiyet nâmıyla yeni bir istibdadın zulmündendir. Geri kaldı; ta tâziyeden sonra vedâ edip, pederini takip etsin. Fakat, emin olunuz, ziya galebe çalacaktır.
Sual: Meşrutiyeti pek çok i’zâm ediyorsun. Eskide rey-i vâhid idi, milletten sual yok idi; şimdi meşverettir, milletten sual edilir. Millet, “Ne için?” der; ona, “Ne istersin?” denilir, işte bu kadar. Daha nedir, o kadar ilâveyi takıyorsun?
Cevap: Zaten şu nokta bütün cevaplarımı tazammun etmiş. Zira meşrutiyet hükûmete düştüğü vakit, fikr-i hürriyet meşrutiyeti her vecihle uyandırır. Her nev’ide, her tâifede onun san’atına ait bir nevi meşrutiyeti tevlid eder. Hatta ulemâda, medâriste, talebede bir nev’i meşrutiyeti intâc eder. Evet, her tâifeye ona mahsus bir meşrutiyet, bir teceddüt ilhâm olunuyor. İşte, şu arkasında şems-i saadeti telvih eden ve temâyül ve incizap ve imtizâca yüz tutan lemeât-ı meşverettir ki, bana meşrutiyet hükûmetini bu kadar sevdirmiştir. Bence taklidin temelini atıp, ihtilâfâtı çıkarmakla, Mûtezile, Cebriye, Mürcie, Mücessime gibi dalâlet fırkalarını İslâmiyetten intâc eden mesâil-i diniyedeki istibdad-ı ilmîdir ve nefsü’l-emirde mukayyed olan şeyde ıtlaktır. (HAŞİYE 1)
Meşrutiyet-i ilmiye hakkıyla teessüs etse, meyl-i taharri-i hakikatin imdâdıyla, fünun-u sâdıkanın muâvenetiyle, insafın yardımıyla şu fırak-ı dâlle Ehl-i Sünnet ve Cemaate dahil olacakları kaviyyen me’mûldür. Şu fırkalar, eğer, çendan bir hizip olarak görünmüyor, fakat efkârda tahallül ederek münteşiredir. Herkesin dimâğında onların meylettiği mesleğe meyelân bulunabilir. Hatta, eğer bir dimağ büyütülse, maânî tecsim edilir ise, şu fırak sinematografvârî (HAŞİYE 2) o dimağda temessül ettiği görülecektir. Şu kıssa, uzundur, makamı değil; siz suallerinizi ediniz.
HAŞİYE 1 : Dikkat lâzımdır.
HAŞİYE 2 : Kürtlere medeniyetin garâbetini zikrettiğim sırada sinematografı târif etmiştim.
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Şu eserlerim Kürt olduğu gibi, aynı halde Türk, aynı vakitte Araptır
Size beğendirmek için değil, hakka hizmet için yazdım
Kürt aşiretleri ile yaptığım ders siyaset doktorlarına yardım eder
Yalnız Kürdistan’a değil âleme bağırarak müjde veriyorum ki
İstibdat İslâmiyeti zehirlendirir dalalet gruplarını doğurur
Bu sistem herkesi bir padişah hükmüne getiriyor
İstibdadın çirkinliğine, meşrutiyetin iyiliğine delilim şudur
Zulüm, belki kafanızdaki cehâletin zulmetindendir
Vahşet ayıları, cehâlet ejderhası, husumet kurtları
Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemâldir
Teşebbüssüz tevekkülünüz Allah'a karşı inat demektir
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.