Bediüzzaman Risale-i Nur ile inkılap yaptı

Bediüzzaman Risale-i Nur ile inkılap yaptı

Yeni Şafak Gazetesinde başlayan yazı dizisinin ikinci bölümü

Mustafa Çalışan-Recep Yeter-Murat Aksoy'un yazısı:

Bediüzzaman Said Nursi'nin kaleme aldığı Risale-i Nur Külliyatı 6.000 sayfalık bir Kur'anı Kerim tefsiri. Bu tefsir 14 temel eserden oluşuyor: Sözler, Lem'alar, Mektubat, Şualar, Tarihçe-i Hayat, Emirdağ Lahikası I, Emirdağ Lahikası II, Kastamonu Lahikası, Sikke-i Tasdiki Gaybi, Asayı Musa, Mesnevi-i Nuriye, İşaret'ül İcaz, Barla Lahikası ve Muhakemat.

Risale-i Nur, Kur'an ayetlerini mana yönünden açıkladığı için "tefsir" ilmi içinde değerlendirilirken, inanç ve ahlak gibi kavramları derinliğine ele alması açısından da "kelam" ilmi çerçevesinde değerlendiriliyor.

Risale-i Nur'un, özellikle konuları örnekleyerek ele alış tarzı, muhtevasındaki derinliği ve kapsamlılığı birçok kesimin yoğun ilgisini çekti. Yurt içinde ve dışında halkın farklı kesimleri tarafından okundu.

Bu eserler incelendiğinde her konunun birçok ayet ve birçok hadisin açıklaması olduğu görülebiliyor. Bu çerçevede Külliyat'ı okuyanlar da "Kur'an ve hadisler günümüz meseleleri hakkında hangi yorumları getiriyor, ne gibi farklı açılımlar ortaya koyuyor" mülahazasıyla okumaya devam ediyor.

RİSALE-İ NURLAR KUR'AN'A PERDE Mİ OLUYOR?

Külliyat okunduğunda ortaya çıkan manzaraya yüzeysel bakanlar bu eserlerin Kur'an-ı Kerim'i ve Hadis-i Şerifleri ikinci plana düşürdüğü yanılgısına kapılabiliyor. Oysa Risale-i Nur Külliyatı; Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerin birincil ve vazgeçilmez temel kaynak olduğunu her satırıyla vurguluyor.

Risale-i Nur, Kur'an'ı bir perde gibi kapatmıyor. Bilakis, şeffaf bir cam gibi onu açığa çıkarıp, parlaklığını gösterirken, en sarih biçimde onu yansıtıyor. İmani meseleleri Kur'an ve kainattan deliller getirerek derinliğine ispat ediyor. Yine İslam prensiplerinin gerekliliğine okuyucularını ikna ederken akli ve mantiki delilleri ustalıkla kullanıyor. 21. yüzyıl insanının en temel problemi olan materyalist bakış açısı Risalelerde en önemli manevi hastalık olarak görülüp tedavisine çalışılıyor.

NEDEN BİR DEVRİMDİR?

Çağdaş düşünürlerden Faslı bilim adamı Prof. Dr. Taha Abdurrahman ise Risale-i Nur'un diğer yönleri yanında bir başka kayda değer özelliğine, düşünce dünyasında yaptığı büyük devrime dikkat çekiyor:

"Bazı Batılı filozoflar, her şeyin merkezine aklı aldılar ve sadece aklın ürünü olan hususlara itibar ettiler. Hatta bu hususta öyle ileri gittiler ki, Kur'an ve İncil gibi semavi kitapları ve temsil ettikleri dinleri de aklın etrafında dönen diğer eşya arasına katarak akli sistem içinde onlara bir tanım getirdiler. Yani, tıpkı eski insanların dünyayı sabit sanıp güneşin de onun etrafında döndüğünü düşündükleri gibi, aklı sabit kabul ederek semavi kitap ve dinleri onun etrafında gezdirdiler.

İşte Bediüzzaman, Risale-i Nur düşünce dünyasındaki bu gidişatı olması gereken mecraya çevirdi. Tıpkı Kopernik'in 'Dünyanın sabit olduğu, güneşin dünya etrafında döndüğü' şeklindeki eski görüşü ortadan kaldırıp; onun ye-rine, dünyanın hem kendi etrafında, hem güneşin etrafında döndüğünü' ispat etmesi gibi, Bediüzzaman da Risale-i Nur ile düşünce dünyasında benzer bir inkılâp yaptı. 'İnsanın düşünce dünyası sabit olamaz. Düşünce dünyası hem kendi ekseni etrafında döner, hem de vahiy güneşinin etrafında döner' diyerek insan düşüncesinin olması gereken asıl yerini tespit etmiş, aklı yalnızlık ve karanlıktan kurtararak aydınlatmış ve rahatlatmıştır."

NUR'LAR AKLA, KALBE VE RUHA HİTAP EDER

Diğer yandan Risale-i Nur, bir Kur'an tefsiri olması itibariyle, aklın yanısıra, kalp, ruh ve diğer bütün duygulara da hitap ediyor. Ahlakın bütün boyutlarına ışık tutarken birçok sosyal probleme de çözümler sunuyor. Prof. Dr. Yusuf Kaplan'ın "Kur'an sohbetini canlı tutmaktadır' dediği Risale-i Nur Külliyatı'nın asıl önemi Allah-ü Teala'yı (CC) Kur'an'ı, Efendimiz'i (SAV) günümüz insanının idrak seviyesine uygun halde ortaya koyması; bunlarla dost, sevgili, ahbap olması, insan hayatının her safhasına İslam'ı yerleştirmesi olarak da özetlenebilir.

Hayatından satırbaşları -I-

 1877- NURS. Said Nursi, Bitlis'in Hizan kazasının, İsparit nahiyesinin Nurs köyünde dünyaya geldi. Nurs Osmanlı'nın bir Kürt köyü idi.
 1886-1891 - Nursi mevcut medrese müfredatında yer alan derslerden olan Arapça gramer derslerini (sarf ve nahiv) aldı. İzhar'a kadar okudu.
 1891-1892 - DOĞU BEYAZİD. Nursi ilk ciddi eğitimine Şehy Muhammed Celali'nin müderrisliğinde başladı. Normal uygulamanın dışına çıkmak ve reform ihtiyacını göstermek için müfredatın kalan derslerinden anahtar pasajları seçerek eğitimi üç ayda tamamladı ve diplomasını aldı.
 1893-1894 - BİTLİS. Bilgisini artırmak ve özellikle İslam hakkında ortaya atılan şüpheleri çürütmek için İslami ilimlere ait kırk ana kitabı iki yıl içinde ezberledi ve öğrendi.
 1895-1907- VAN. Nursi geleneksel dini ilimlerle modern bilimlerin beraberce öğretildiği, eğitim reformuyla ilgili fikirlerini uygulamaya koyduğu kendi medresesinin temellerini attı. Fen bilimlerine yoğunlaştı.
 1900. Emperyalist İngiltere'nin Kur'an'a yönelik açık tehditlerini öğrenen Nursi, yaşamını ve ilmini; 'Kur'an'ın hakiki ilim ve ilerlemenin kaynağı olduğunu' ispat etmeye adadı.
 1907- İSTANBUL. 1907 yılının sonunda Nursi, Şark Üniversitesi ve Doğu vilayetlerinin kalkındırılması için resmi destek almak niyetiyle Osmanlı başkentine geldi. Sultan Abdulhamid'e tekliflerini içeren bir dilekçe sundu. Bu onun tutuklanmasına ve kısa bir süre hapiste kalmasına neden oldu.
 23 Temmuz 1908. İkinci Muşrutiyet'in ilanı üzerine, Nursi hürriyet ve meşrutiyeti destekleyen konuşmalar yaparak İslam şeriatına uygunluğunu vurguladı. İttihad-ı Muhammediye'ye aktif olarak katıldı. 31 Mart olayını ta-kiben bu cemiyete üye olduğu için tutuklandı ve Divan-ı Harbi Örfi'ye çıkarıldı.
20. Yüzyılı aydınlatan kitaplar

14 Temel eserden oluşan Risale-i Nur'lar İslam'da bilim, reform, kaza, kader, ahir zaman alemetleri ve 'hizmet'in metodu gibi yüzlerce konuyu anlatıyor.

SÖZLER

Allah, kâinat ve insan münasebetlerinin, çağımız anlayışına hitap eden bir üslupla ve Kur'an'ın dürbünüyle anlatıldığı bir eserdir. "İnsan neden ibadete muhtaçtır; kader nedir, insan kaderinin mahkumu mudur; kainat niçin yaratıldı; Kur'an neden mucizedir?" gibi akılları hayrette bırakan soruların cevabını ve insanın 'imansız yaşayamayacağı' gerçeğini ortaya koyan bu eser, Risale-i Nur Külliyatı'nın en mühim eserlerindendir.

MEKTUBÂT

Günümüz insanına yol gösteren mektuplar bulunmaktadır. Kainattaki sürekli faaliyetin sırrı, Tek Allah'a inanç (Tevhid), Hz.Peygamber'in (SAV) mucizeleri, İslam'da reform, milliyetçilik, oruç gibi konularda zihinleri kurcalayan suallere verilen cevaplar ile Risale-i Nur Külliyatı'nın yine önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.

LEM'ALAR

Gençlere, öğrencilere, hasta ve yaşlılara, ilim adamlarına, hanımlara daha doğru bir deyişle hepimize gerekli olan hayat ve iman prensiplerinin yer aldığı bu eserde Allah'ın varlığının kesin isbatı, Peygamberimiz'in (SAV) bizzat yaşayarak gösterdiği saadet yolu, aile hayatının huzur prensipleri, iman kardeşliğini pekiştiren esaslar, günahın psikolojik tahlili ve günahtan kurtuluş yolları gibi konular ele alınıyor.

ŞUÂLAR

Kainattan yaratıcısını soran bir seyyahın gözlemleri, bütün varlıkların dilinden tevhid delilleri; insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; ahirzamanda gelecek olan Deccal ve Süfyan gibi müthiş şahsiyetlerin mahiyetlerinin izahı ve bu konuda Hadis-i Şeriflerin açıklanması gibi çeşitli konuların yer aldığı bir eser.

MESNEVî-i NÛRİYE

Risale-i Nur Külliyatı'nın bir çekirdeği, insana Rabbini tanıtan yolların, nefisle mücadelesinde takip edeceği esasların, iman hakikatlerinin açıklamalarının yer aldığı, Risale-i Nur Külliyatı'nın fihristesi ve bir nevî fideliği addedilen bu eser Bediüzzaman'ın ilk eserlerinden.

İŞARÂTÜ'l İ'CÂZ

Birinci Dünya Savaşı sırasında cephede yazılan olağanüstü bir eser çağımız insanının ihtiyacı olan Kur'an'ın yepyeni yorumları, ince manaları, ilimlerin keşfiyle anlaşılan gerçekleri tesbit eden bu eser çeşitli tefsirlerde dağınık bir şekilde işlenen sırları açığa çıkaran, Kur'an'ın mucize oluşunu bütün yönleri ile anlatan, Kur'an'ın nazmındaki vecizliği ve mucizeliğini ortaya koyan orijinal bir Kur'an tefsiri.

ASÂ-YI MûSÂ

Kur'anî bir bakış açısı ile etrafımızdaki varlıkları inceleyen bir eser. Ayrıca, ibadet, gençlik, ölümden sonra diriliş ve âhiret inancı ile dünyadaki mutluluk arasındaki ilişkiler ele alınıyor.

BARLA LÂHİKASI

Risale-i Nur'un Barla'da neşre başlandığı dönemde ilk talebelerinin samimî hissiyat, kalbî ve ruhî istifadelerini dile getirdikleri mektuplar ve Bediüzzaman'ın bunlara verdiği cevapları içine alan bu eser Risale-i Nur yoluyla yapılan iman ve Kur'an hizmetinin meslek ve metodunu belirlemesi nedeniyle Nur talebeleri tarafından önemseniyor.

KASTAMONU LÂHİKASI

Nur müellifinin, Kastamonu'da talebeleri ile Nur'un inkişafı, mahiyeti, iman hizmeti, talebelerin hizmet tarzları ve din düşmanları ile mücadele şekillerini konu edinen karşılıklı mektuplardan oluşan bu eser bilhassa yazıldığı zaman itibariyle bir devrin iman ve Kur'an hizmetinin özeti ve içtimâî bir dersi.

EMİRDAĞ LÂHİKASI

Nur müellifinin, Emirdağ'daki ikameti esnasında Isparta, Kastamonu, İstanbul, Ankara ve üniversite talebeleri ile Anadolu'daki talebelerine hizmetleri ve onların suallerine cevaben yazdığı mektuplar iman ve Kur'an hizmetinin günümüzdeki toplum yönünü ortaya koyuyor.

SİKKE-İ TASDîK-I GAYBî

Kur'an-ı Kerim'in 33 âyetinin, Hazret-i Ali'nin (RA) ve Abdulkadir Geylani'nin Risale-i Nur'a gaybî işaretlerinin izahının yer aldığı bu eser Risale-i Nur Külliyatı'nın mânâ alemindeki yerini ve ehemmiyetini ortaya koyan önemli bir eserdir.

TARİHÇE-İ HAYAT

Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursi'nin doğumundan vefatına kadar olan yetişme tarzını, hizmetini, gayret, cehd ve fedakarlığını sade bir üslupla ortaya koyan; Bediüzzaman'ın yazı, mektup ve müdafaalarından derlenmiş ve bizzat kendisi tarafından tashih edilmiş çok kıymetli ve önemli bir eserdir.

MÜNAZARAT

Yeni Asya Neşriyat'ın orijinal nüshasına sadık kalarak yeniden neşrettiği bu eserde hürriyet, meşrutiyet ve istibdadın tarifi, mahiyeti, neticeleri; geri kalmışlığın sebep ve çareleri; millet iradesinin hakimiyeti konu ediliyor.

MUHAKEMAT

Her cümlesi bir kaide derinliğini taşıyan eser Bediüzzaman'ın ilk eserlerinden. Müslümanların geri kalış sebepleri, bu sebeplerini gidermenin çareleri; teknik gelişmelere İslâmiyet adına karşı çıkanların durumu el alınıyor. Problemlere akli çözümler arayanlar için bulunmaz bir kaynak olan Muhakemat, mantıklı ve sağlam düşüncenin; doğru konuşup, doğru yazmanın ölçüleri gibi orjinal konuları ihtiva ediyor.

Selanik'te özgürlüğe çağırmıştı

1908 Meşrutiyet'in ilanından sonra Said Nursi Selanik'teki Hürriyet Meydanı'nda, bir din adamı olarak ilk konuşmayı yapmıştı. Bu konuşmada şöyle diyor:

"Ey vatan evlatları.. Hürriyeti kötüye kullanmayınız ki, elimizden kaçmasın. ...Zira hürriyet, saygı ve idrak hükümleri, şeriat terbiyesi ve iyi ahlak ile gerçekleşir ve gelişir."

Said Nursi'nin bunları söylediği 1908'den bugüne aradan 102 yıl geçti. Özgürlükler, hürriyet, demokrasi adına arayışlar bir asırdır devam ediyor. İkinci Meşrutiyet'in ve Cumhuriyet'in parlamentoları, hürriyetin kötüye kullanılması derdi içinde azınsanmayacak ölçüde 'Tedbir Kanunları' çıkardı? Bugün, hâlâ Avrupa Birliği normlarında özgürlük ve hürriyet arayışları devam ediyor.

Said Nursi, 1908'de Selanik'teki 'Hürriyete Hitap' nutkunda çok önemli hususların altını çizerek tarihe not düşmüştü. Özetle; hakimiyetin millete ait olduğuna işaret ettikten sonra girilmesi gereken "beş kapı" yahut bir diğer ifadeyle milletin bağlı bulunduğu ve onlarla cennete ulaşabileceği beş prensip hakkında bilgiler veriyordu. Bunlardan birincisi,"şeriat dairesinde ittihad-ı kulub (kalplerin İslam ortak paydasında birleşmesidir)" Bu madde Osmanlı Devleti'nin birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak hareketlerin zor olduğu bir dönemde, Osmanlı Devleti'nin toparlanmasını sağlayacak önemli bir tespit niteliğindeydi.

İkincisi,"muhabbet-i milliye"dir. Yani, milleti meydana getiren her bir fert, önce o millete mensubiyetinin farkında olmalı; ardından milletin diğer mensuplarını sevmeli ve milletin mensuplarını, birbirini sevmeye teşvik etmelidir.

Üçüncüsü, milletin eğitim ve kültür seviyesine işaret eden "maarif/eğitim"dir. Bu yüzden eğitim, sürekli gelişti-rilerek tatmin edici bir noktaya yükseltilmelidir.

Dördüncüsü, "sa'y-i insani/insan emeği"dir. Herkese iş imkanı sağlanmalı ve herkes yaptığı işin adil bir karşılığını almalıdır. Beşincisi, "terk-i sefahat"tir. Hem fert, hem toplum seviyesinde, israf ve gösterişten uzak durulması şarttır. Sefahat, ihtilaflara sebep olduğu gibi, özellikle dönemin devlet memurları için, büyük bir huzursuzluk kaynağı olmuştur.

Said Nursi, hitabesinde, hürriyetleri kısıtlayıcı yönetimin sebep olduğu kötü alışkanlıkların ve ahlaksızlıkların maddi ve manevi zararlı etkilerine dikkat çekmiş ve "Sada-yı hürriyet ve adalet.." adına önemli tespitlerde bulunmuştu. Kısaca, hakiki terakki ve medeniyetin, ancak İslam ahlakına sıkı sıkıya bağlanmakla elde edilebileceğini vurgulamıştı. Ardında da bir korkusunu dile getirmişti: "Eğer hürriyet her şeyi yapma serbestiyeti olarak anlaşılırsa, bu anlayış, bizzat hürriyetin ortadan kalkmasına ve hürriyetleri kısıtlayıcı yönetime geri dönülmesine sebep olabilir."

Maalesef tarih O'nu haklı çıkarmıştır!...

Yeni Şafak