Bediüzzaman: Şaşarım aklına, her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüz) vardır
Yahu, şu asılzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt'a başına geçecek
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin SÜNUHAT eserinden bölümler.)
Bismillahirrahmanirrahim
(Biz aşağıya Avrupa'yı yukarıya çıkaran ikinci sebep)
...
Ey birader! Âlem-i Hıristiyanın rüçhanına sebebiyet veren ihtiyarlaşmış olan esbaba tekabül edecek, genç, dinç esbab bizde inkişafa başlamıştır. Başka kitapta tafsil etmişim. Bir hikâye: (HAŞİYE)
Bundan on sene evvel Tiflis'e gittim. Şeyh Sanan Tepesine çıktım, dikkatle temaşa ediyordum. Bir Rus yanıma geldi. Dedi: "Niye böyle dikkat ediyorsun?
Dedim: "Medresemin plânını yapıyorum."
Dedi: "Nerelisin?"
"Bitlisliyim" dedim.
Dedi: "Bu Tiflis'tir."
Dedim: "Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir."
Dedi: "Ne demek?"
Dedim: "Asya'da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkası sıra inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım."
Dedi: "Heyhat! Şaşarım senin ümidine."
Dedim: "Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır."
Dedi: "İslâm parça parça olmuş."
Dedim: "Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor, ilâ âhir.
"Yahu, şu asılzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir."
İşte hikâyemin yarısı bu kadar.
HAŞİYE: Bu kitabın birinci tab'ından yedi sene geçmiştir. Demek, on sene evvel, yani Rûmî 1326 (1910) senesinde.
Said Nursî