Hüseyin YILMAZ
Bediüzzaman ve son kale
Düşmanın sana biçtiği rol, ya seni boğacak kemend, ya bağrına saplanacak mızrak ya da beynini parçalayacak balyozdur.
Hasmının telkinleriyle yola çıkmak, dipsiz uçurumlara yol almaktır...
Türkiye'nin asırlık idarî yapısı düşmanlarının tasvib ve telkinleri ile şekillenmiştir. Bin yıl ecdadımızı bir kaşık suda boğmak için Haçlı sürüleri devşiren Batı, dinmez kin ve gayzı ile Osmanlı'yı yıkmakla iktifâ etmedi. Yeni Ankara'nın inşâsını da üstlendi... Eski düşman, kendisinin eseri perişan topraklarımızda bize yeni bir devlet inşâ etmenin yol yordamını gösteriyor, telkinleri istikametinde attığımız her adımı göz yaşartıcı sevinç çığlıkları ile karşılıyordu.
Bin yıllık korkularının kaynaklarından Osmanlı'yı yıkarak kurtulduğuna inanmıyordu Batı. Eski savaşçının küllerinden yeniden doğmaması için tedbirler alması gerektiğini de düşünüyordu. Onun ruh iklimini de yıkmalıydı... Ve bu şenî vazifeyi yüzü kendisine dönük, köklerinden kopmuş bir avuç "mustağrib aydın" ve mürâî şakşakçılarına tevdi etmişti...
Yeni Ankara, harıl harıl Batı'nın isteklerini hayatlandırmak için çalışıyordu. Din ve dine ait bütün müesseseler yıkılıyor, târih bütünüyle reddedilip yerine uydurma ve cılız yeni târihler koymak kâfi gelmeyince bin yıllık parlak İslamî devir atlanarak "ecdâd" diye Türk çocuklarına Cengiz ve Hülagu gibi katil putperestler takdim ediliyordu.
Hukuk nâmına her ne varsa saman kâğıdı kopyaları ile düşman Batı'dan aktarılıyor, Batı'nın akıllara ziyan, ar ve nâmûs damarlarının tamamını yetmişlik top güllesi gibi patlatan ahlâksızlıkları medeniyet ilcaâtı olarak ithal ediliyordu. Devlet ricâli bu ahlâksızlığın ithalini resmî merasimlerle takdis ediyor, lise mekteplerinin kızları bugünün şartlarında bile kabullenilemeyecek bir edepsizlikle baldırlarına kadar çıplak, arenalara sürülen ceylanlar gibi, o güne kadar kadının yüz ve ellerinden başka bir uzvunu görmemiş erkeklerin yırtıcı bakışları altında merasim salon ve sahalarına sürülüyorlardı.
Bir taraftan düşünce ve iman iğdişi, beri taraftan ahlâksızlaştırma gayreti ile iklimi de yok edilmeye çalışılan Osmanlı'dan ebediyen kurtulmak hülyâsı Batı için hayatî proje idi... Şurası muhakkak ki, bu projenin hazîn ve elîm neticeleri olmuştur; hâl-i pürmelâlimiz ortada. Ama bir başka zâviyeden şurası da hakikat ki, göl bulanmış ama maya tutmamıştır.
Bütün bu düşman gayretler Bediüzzaman gibi üç beş hamiyetperverin büyük gayret ve fedâkarlıkları karşısında, hisarların karşısında gerileyen düşman orduları gibi gerilemiş, kalenin bütünüyle işgal ve tahribi mümkün olmamıştır. Nursî'den feyiz aldığı bedihiî olan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin konuşarak, anlatarak, nasihatle elde ettiği neticenin düşman kampın hedef tahtasında olması şaşırtıcı değildir. Doğrudur, "İmamın Ordusu" var... Ama bu, îmân ve faziletin kanatlandırdığı tertemiz bir hak ve hakikat ordusudur; fazilet savaşçısı bir ordu... Entrika ve tezgâhların, şerlerin ordusu değil.
Türkiye'nin bugün yaşadığı buhranın temel sebebi, Batı desteğiyle bir asırdan beri memleketin bütün nimetlerini har vurup harman savuran Batıperest güç ve zümrelerin kaybolmaya yüz tutmuş iktidar ve saâdetlerinin devamı noktasında gösterdikleri gayret ve düşmanlıktır. AK Parti iktidarına karşı yürütülen bu kirli kavganın altındaki âmiller, yukarıda tasvirine çalıştığımız yakın geçmişin eserleridir. Henüz şunu anlamıyorlar ki, millet ve milletin değerlerine karşı verdikleri kirli savaşı çoktan kaybettiler. Karşılarına düşman diye koydukları hedefin milletin kahir ekseriyeti olduğunu görmezlikten geliyorlar... Milletle kavga edilemeyeceğini öğrenemeyecek kadar da aptallar...
Hulâsa, Türkiye aydınlık yarınlara yürüyor, gece bitti... Bu zifiri ve karanlık gecenin bitmesine karşılık çektiğimiz cereme çok ucuz düşer... Korkmaya da, endişelenmeye de mahâl yok... Bendlerle bir devir mecrâsından çıkarılan büyük nehir, tarihî mecrâsına dönüyor... Bütün bu sesler yıkılan habis bendlerin gürültüsü, korkulacak bir şey yok. Hattâ isterseniz şimdiden parlak bir şehrâyine hazırlanabilirsiniz, yakındır...
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.