Hasan TANRIVERDİ
Bediüzzaman'da insan hakları ve demokrasi
Bediüzzaman, "Asıl mesele bu zamanın manevi cihadıdır. Maneviyatın tahribatına karşı set çekmektir. Bununla dahili asayişimize yardım etmektir." diyor. Asayişin mevcut olamadığı ve korunamadığı bir ülkede insan hakları ve demokrasiden söz edilemez. Kişilerin hak ve özgürlükleri toplum ve devlet için de olsa feda edilemez. Kendi rızası hariç.
Ayrıca yine fertlerin hak ve özgürlükleri noktasında "Birisinin günahı ile başkaları mahkum edilemez" demek suretiyle insanlık sevgisinin harikulade örneğini vererek, insan haklarının ve toplumsal barışın korunmasının ana prensibini çiziyor. "Bir gemide dokuz caniye karşı, bir tek masum bulunsa, o gemiyi batıramazsınız" diyerek, bir tek insana dahi verilen değere işaret ediyor.
Bediüzzaman, bütün hayatı boyunca, asayişi muhafaza etmek için gayret göstermiş, bu gayretlerinin neticesi olarak, onun talebeleri asla anarşiye ve teröre bulaşmamıştır.
"Evet, mesleğimizde bir kuvvet var, bu da asayişi muhafaza etmek içindir. Bütün hayatım boyunca asayişi muhafaza etmeye çalıştım." diyerek, beşeri anarşilikten Risale-i Nurun kurtarabileceğinin önemini belirtiyor.
Biz inanıyoruz ki; Bediüzzaman isminin değeri, bundan sonra daha iyi anlaşılacaktır. Onun hayatı, hayatının yazı dili ile ifadesi olan, Risale-i Nur Külliyatı ve ihtiva ettiği hakikatlerin yeteri kadar anlaşılabilmesi, zamanın seyri ve olayların akışı içinde, ancak tam olarak idrak edilebilecektir.
Çünkü, Kur'an-ı hakikatlere getirdiği yorumlar, asırların ihmal, yanlışlık ve kastından mürekkep, dalalet hücumlarına göğüs gerip, onları tesirsiz kıldığı gibi, asrımızı özlenen ve beklenen hedefler açısından da, geleceğe taşıyacak vüsat ve basirettedir.
Eğer, Bediüzzaman'ın fikirleri ve düşünceleri eğitim alanında gerektiği gibi kullanılıp, örnek alınabilseydi, bugün okullarımızda şiddet ve ilköğretim seviyelerine kadar inen uyuşturucu problemi olmayacaktı.
Ülkede "cumhuriyet" ve "demokrasi" kelimelerinin telafuz dahi edilmediği bir zamanda, insanlara, cumhuriyet düşüncesinin hakim olacağını ve devletin ekseriyetle demokrasi rejimini seçeceğini ilk defa, 1900'lü yılların başında söyleyen Bediüzzaman, yemeğinin tanelerini cumhuriyeti fıtri halleriyle yaşayan karıncalara vererek, milletin ve devletin dikkatini bu cumhuriyet anlayışına çekmeye çalışmıştı.
Yaşadığı süre içinde, devrin idarecilerine ve siyasetçilerine, insanları mutlu yaşatmak istiyorlarsa, daha fazla hürriyet ve demokrasi getirmeleri telkininde bulunmuş. Demokrasinin zembereği kamuoyudur, halk iradesidir, düşüncesi ona aittir.
Ayrıca, hürriyetin ve demokrasinin, insanlara mutluluğu getireceğini söyleyen Bediüzzaman ;"meşrutiyetin dinde yeri yoktur" diyenlere," İnsanın hürriyeti, Allah'a ibadeti netice verir. İman ne kadar mükemmel olursa , hürriyet o kadar iyi parlar. Asr-ı saadet buna en güzel örnektir." diyerek, meşrutiyete, din namına sahip çıkmış. Hürriyeti, insan haklarını yaşatmak, dini yaşatmakla paraleldir. Bediüzzaman'ın hayatı boyunca verdiği mücadelenin ana eksenlerinden biri de budur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.