Bediüzzaman'ın cevabını netleştiremedim!

Bediüzzaman'ın cevabını netleştiremedim!

Milli Gazete yazarı Ebubekir Sifil, 'Hz. İsa geldiğinde Hristiyanların durumu ne olacaktır?' sorusuna Risale-i Nur'dan cevap verdi ama...

Ebubekir Sifil'in yazısı:

Kıyamete yakın Hz. İsa (a.s) geldiğinde Hristiyanların durumu ne olacaktır?

Bediüzzaman merhumun bu soruya cevabını ben netleştiremedim. O, konuyla ilgili kimi ifadelerinde Hristiyanlığın tasaffi ve hurafattan tecerrüd edip İslam’a inkılab edeceğini (dönüşeceğini) söylerken, hatta Efendimiz (s.a.v)’in (Kur’an’la) diğer dinleri nesh ettiğini vurgularken, kimi ifadelerinde hakiki İsevîlik’le İslamiyetin kolkola gideceğini söylemekte, “İsevî Müslümanlar”ın zuhurundan bahsetmektedir (Mektubat, Birinci Mektup, 347, Onbeşinci mektup, 372, Ondokuzuncu Mektup, 430, Yirmidokuzuncu Mektup, 560, Hutbe-i Şamiye, 1964, Beşinci Şua, 885).

Bu ifadelerden ilkinde (Katoliklik, Ortodoksluk, Protestanlık ayrımı yapılmaksızın tümüyle) Hristiyanlığın arınmasından ve İslam’a inkılab ederek Kur’an’a tabi olmasından söz edilirken, ikincisinde iki ayrı yapının birlikte hareket edilmesi anlatılmaktadır. Bir diğer ifadeyle ilk gruptaki anlatımlar ortada Hristiyanlık ya da İsevîlik gibi bir inanç sisteminin kalmayacağının, bu inanç sistemine mensup olanların Müslüman olacağını ifade ederken, ikinci grup anlatım, birtakım temel esaslarda ittifak eden iki ayrı yapının birlikte hareket etmesinden bahsetmektedir.

Meselenin Kur’an ve Sünnet penceresinden nasıl göründüğüne gelince, bildiğimiz odur ki, ne Kur’an ne de Sünnet, Yahudi ve Hristiyanlara “Müslüman olmanız şart değil; kendi dininizde kalarak da kurtuluşa erebilirsiniz; “ demiştir. Tam aksine Kur’an’ın da, Efendimiz (s.a.v)’in de çağrısı, tıpkı diğer grup ve inanç kesimlerine olduğu gibi Yahudi ve Hristiyanlara da “inancınızı terk din, Müslüman olun, İslam’a girin” olmuştur.(1) Bildiğimiz kadarıyla tarih boyunca Sünnîsiyle bid’îsiyle hiçbir Müslüman bunun aksini söylemiş değildir. Sahabe döneminden beri Ümmet meseleyi böyle anlamış, böyle iman etmiştir.

Böyle olduğu halde, “Kur-an’ı kerimde ise; cenab-ı hak onlara yani Hıristiyanlara; bütün bütün dinlerini bırakmalarını istemiyor. Onlara Hıristiyanlığın hakikatiyle amel etmelerini emrediyor. Zaten Hıristiyanlığın hakikatiyle islamiyetin hakikatinin farkı yoktur. Ve bu manadaki Hıristiyanlar Müslümanların muamelatına tabi değillerdir. Onlar için fikren ve itikat noktasında istikametli olmaları kâfidir” (2) demek neyin ifadesidir?

Kim demiş Hristiyanlığın hakikatiyle İslam’ın hakikatinin farkı yoktur diye? Tarih boyunca böyle bir vehm –bırakalım Müslümanları– aklı başında bir Hristiyandan sadır olmuş mudur?

Kafası karışık bazı kimselerin Necaşi’nin İslam’a girmediği yönündeki imaları düpedüz gerçeğin çarpıtılmasından başka bir şey değildir.. Necaşi Müslüman olmuş, kardeşini Efendimiz (s.a.v)’e hizmet etsin diye Medine’ye göndermiş, vefat ettiğinde de Efendimiz (s.a.v) tarafından Medine’de cenaze namazı kılınmıştır. Onun Müslüman olduğu Hadis ve Tarih kaynaklarında tasrih edilen bir gerçek iken, bu mugalataye ne lüzum var?

1) Bu konuda bkz. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi, I, 16. ve 17. yazılar; Rıhle Dergisi, I/3 (Ekim-Aralık-2008), 86 vd.
2)http://www.sorularlarisaleinur.com/subpage.php?s=show_qna&id=12517&keyword=müslüman%20isevi

Milli Gazete