Bediüzzaman’ın dünyası ve dünyanın Bediüzzaman’ı…

“Ben kitaplarımı değil; kitaplarım beni ortaya çıkarmıştır”
-Montaigne-

Leo Tolstoy “Dünyayı değiştirmeyi herkes düşünür, ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez” derken ne kadar da haklı?

Dünyanın değişmesiyle kendimizin de değişeceğiniz düşünüyoruz çoğu zaman!

Kendimizi değiştirmekle dünyanın değişebileceğini aklımızın ucundan bile hiç geçirmiyoruz. Bu fikir çok uzak geliyor bize!
Hatta kendi “Nefsimizi ıslah” etmek yerine başkalarını düzeltmeye, “Islah etme”ye de koyuluyoruz çoğu zaman. Başkalarının değişebildiği zaman kendimizin de değişeceği handikabına kapıldığımız çok oluyor!

Bir anket yapılsa, muhtemelen insanlığın yarısından fazlasının da bu şekilde düşündüğü görülür. Ama başkalarının bu şekilde düşünmesi bizim de bu şekilde düşünmemizi gerektirmez!

Birçok meselede “yolumuzu aydınlatan” bir ışık ve bir numune-i imtisal, bir model olan Bediüzzaman’ın hayatını burada da kendimize model olarak seçebiliriz.

Bir endam aynasında Bediüzzaman’ı, diğer endam aynasında da kendimizi koyup şöyle bir karşılaştıralım bakalım. Bakalım neler çıkacak?
Risaleler’in neresine bakarsak bakalım Bediüzzaman’ın her zaman ilkin kendini değiştirmeye çalıştığını görürüz.

Risaleler’in tamamına yakın bir yekûnunda da kendi nefsini konu edinmiştir ilk.

“Islah”a kendi nefsinden başlamıştır hep!
O, başkalarının nefsini muhatap alarak değil, ilk olarak hep kendi nefsini muhatap kılarak “Ey bedbaht nefsim!”,
“Ey şikemperver nefsim!”,
“Ey sabırsız nefsim!”,
“Ey sersem nefsim!”,
“Ey riyakâr nefsim!”
“Ey mağrur nefsim!”
“Ey dünyaperest nefsim!” diye hitap edip Risaleler’i yazmamış mıdır?
Risaleler’e hep ilk muhatap olarak kendi nefsini kılmamış mıdır?
“Bu biçare Said…”
“Bu biçare ve müflis Said…”
“Benim gibi aciz ve garip bir adam…”
“Eski Said’in kafasına müthiş tokadlar indi…”

“Eski Said’in serkeş, müftehir, mağrur, ucblu, riyakâr nefsini susturan…” gibi ifadelerle Risaleler’de ilk kendi nefsini konu edinmemiş midir?
Onlarca, yüzlerce talebesi varken ve hemen hemen hepsinin başından geçmiş birer ikişer hadise vuku bulmuşken, Şefkat Tokatlarına dair olan On birinci Lem’a’nın ilk nüktesine yine kendini konu edinmemiş midir? Her zaman olduğu gibi burada da ilk kendi nefsinden başlamamış mıdır?
Geçtiğimiz günlerde bir sohbet meclisinde bir arkadaş “Ey gafil Said! Bil ki, galat-ı his nevinden, gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun. Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fâni nefsini de o nazarla sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun. Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun” diye uzayıp giden bahiste “Ey gafil Said’” demek yerine kendi ismini koyup okuması tüylerimizi diken diken etmişti!

Nitekim; Barla’da, Bediüzzaman ve üç beş talebesi ile bir aradayken yapılan bir derste talebelerinden biri Risaleler’de geçtiği gibi “Ey biçare Said!” tarzında okurken Bediüzzaman hemen devreye girip “Keçeli neden benim nefsimi itham ediyorsun! Oraya kendi ismini koyup kendi nefsine hitaben okusana!” dememiş miydi?

Nefsini itham eden, nefis muhasebesi yapan biri hatalarını daha kolay görür, girdiği yanlış yollardan dönmesi de bir o kadar kolay olur. Bundandır ki Bediüzzaman her dem kendi nefsini itham etmiş, hiçbir zaman asla ve kat’a nefsini müzekka göstermemiş, daima nefis muhasebesinde bulunarak eksik olduğu noktaları tedarik etme yoluna gitmiştir. Bundan olacak ki nefsini veya nefsani yanlışlıklarını değiştirmekle hayatında ki yanlışlıklarda düzeltmiş ve bunun neticesi olarak da Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said dönemleri ortaya çıkmıştır.
Bediüzzaman’ın dünyası hep nefsi mülahazalarla doludur. Risaleler’in büyük bir yekûnu nefis muhasebesinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Bediüzzaman nefis muhasebesiyle dünyasını değiştirmeye samimiyet ve ihlas yolunda ilerleyerek bu gün dünyada kuşatıcı bir silsilenin ilk müşevviki olmuştur.

Onun derdi sadece kendi dünyasını değiştirmek, kendinde bulduğu eksik ve yanlış/hatalı davranış ve düşünceleri izale etmek iken bu gün dünyayı değiştirebilme muvaffakiyetine; Üniversitelerde tezlere konu olup, hakkında binlerce kitap yazılıp, adına sempozyum ve konferanslar verilip, O’nun adına akademiler, üniversiteler açılma şerefine nail olmuştur.  Velhasılı kelam; O, dünyasını değiştirmeye çalışırken, dünyayı değiştirmiştir.

Kim bilir belki de dünyayı değiştirmeye çalışsaydı muvaffak olamayacak, kendi dünyasını dahi değiştirme bahtiyarlığına eremeyecekti. Oysaki O, ilk kendi dünyasından başladı. Kendi nefsini kurcaladı. Kurcaladıkça hatalarını gördü, üzerine gitti ve düzeltti; dünyasını değiştirdi. Dünyasını değiştirerek de dünyayı ve dünyada ki insanları değiştiren, üniversitelerde tezlere konu olan, milyonlarca kişinin değişmesine sebep oldu.

Bediüzzaman nefsiyle konuşmalarını kâğıda aktarıp binleri aşan sayfalarca eserler ortaya koyarken, kendi dünyasında ki gezintileri talebeleriyle paylaşırken; dünyaca konuşulan, ismi ve eserleri dünyayı konuşturan ve dünyada konuşulan biri haline gelmiştir.

Hayretler içerisinde kalıp bağnazlıklarını ve hasedlerini gizleyemeyen bazı müfsidlerin Bediüzzaman’ın dünya çapında hem kendi hem de eserlerinin okunduğunu kuş beyinli kafalarına sığıştırabilmeleri için ve yahut dünyaya hitap eden bir eser ve müfessirini anlayabilmeleri için Bediüzzaman’ın dünyasına inmeleri gerekmektedir. Yoksa, paşa paşa oturdukları koltuklarından eleştirmeye çalışarak, çamur atarak ne Bediüzzaman’ı anlayabilmeleri, ne de Bediüzzaman’ın dünyasına inebilmeleri, bu gün dünyanın sahiplendiği “dünyanın bediüzzaman’ı” olan bir Üstadın reçetelerinden istifade edebilmeleri mümkün değildir!

Bediüzzaman tek hayali ve gayesi “iman ve kur’an” davası olması iken, insanların imanlarını kurtarmaları için kur’ana sarılmaları gerektiğini tebliğ etmek için önce kendi nefsinden başlayarak imanını kavileştirmek, kendisi ilkin kur’ana sarılmak gerektiğini, başka bir değişle ilkin kendi nefsinden başlaması gerektiğini biliyordu. Kendi nefsinden başlayarak müzekka bir akıl, kalp ve ruha sahip olan Bediüzzaman kendi dünyasını değiştirerek bu gün Dünya’yı değiştirme bahtiyarlığa erişmiş, tarihte görülmeyen bir ilk olarak eserleri ve namı tüm dünyaca okunmakta ve tanınmaktadır.

Milyonlarca insanlığın imanla kabre girmesine vesile olan Bediüzzaman’ın ruhu, şuan milyonlarca imanlı kalbi görüp nurlanmakta ve geriye bıraktığı devasal eserlerin dilden dile, elden ele dolaştığı için de bir bayram havasından ahrete intikal eden ve edecek olan talebelerine nurani ve mütebessim bir çehre ile berzah âleminde karşılamaktadır.

Yazımızın giriş kısımlarında Leo Tolstoy’dan aktardığımız “Dünyayı değiştirmeyi herkes düşünür, ama kimse kendini değiştirmeyi düşünmez” sözü bu vesileyle Bediüzzaman tarafından çürütülmüş olmaktadır. Keşke şuan Tolstoy hayta olsaydı ve “Dünyayı değiştirmek isteyen çok,ama kendini değiştiren yok” sözüne mukabil Bediüzzaman’ın tüm dünya çapında konuşulduğunu görseydi.

Dünya büyük bir değişime doğru hızla yol alırken, biz bu değişimin neresindeyiz acaba?
Biz değişenlerden mi, değişmek isteyenlerden mi yoksa değiştirmek isteyenlerden miyiz?
Başkalarının dünyasının değişiminin kendi dünyamızı değiştirmekten geçtiğini biliyor muyuz?
Peki, kendi dünyamızı değiştirmek için neler yapıyor ne gibi girişimde bulunuyoruz?
Bu değişim süreci içerisinde Risaleler’in hayatımızdaki yeri ve önemi nedir?

Risaleler’i tahrip edip değiştirmeye uğraşan insancıkların yanında, Risaleler’in bizi tahrip edip değiştirmesine ne kadar açığız, biliyor muyuz?
Dünyada hızla yol alan bu değişim süreci içerisinde, “önce kendimizi değiştirmemiz gerektiği bilincinde olma” düşüncesi, yarın için artık çok geç olma ihtimali de var. Ne de olsa dün artık bu gün için geç değil mi?
Gelin işe, günlüğümüze nefsimizi hesaba çekecek ve her gün tazeliğini koruyacak 10 maddelik soru yazarak başlayalım. Sabah kalkarken bu sorulara göz gezdirip, akşam da yatmadan önce soruları cevaplayalım. Ne dersiniz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum