Bir kişinin faziletli oluşunu anlamak için söylenmiş en güzel söz:
“Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz
Görünür rütbe-i aklı eserinde” ifadesidir.

Ama faziletin zirve noktasını belirleyen bir başka söz de şudur:
“Fazilet odur ki, düşmanları dahi tasdik ede.”

Bediüzzaman hazretlerinin eserleri, yetiştirdiği talebeler ve yaptığı hizmetler dikkate alındığında ne denli fazilet sahibi bir zat olduğu tartışılmaz bir olgudur.
Gerçek şu ki, bu konuda artık her şey tavazzuh etmiş bulunuyor. Düşmanları tarafından dile getirilmiş ve takdir ifade eden yüzlerce söz ve senakar ifadeler var.

Risale Haber’in bir ara “medya Said Nursi’yi konuşuyor” başlığı altında verdiği dosya bu meseleye layıkıyla ışık tutuyor.
Orada yüzlerce yazar ve fikir adamının ifadeleri var. Hepsi de olumlu, hepsi de bir hakkı teslim içeriği taşıyor.

Mesela onun hakkında müspet şeyler söyleyen birkaç yazarın ifadesine bakalım isterseniz. (Bunlar elbette onun düşmanları değil ama farklı yerde duran insanlar olması hasebiyle önemlidir):

Oktay Ekşi- Hürriyetin başyazarı,  "Said Nursi'ye … Benim çocuğum ya da torunum döneminde o Türkiye'de Said Nursi'nin adını sevenlerinin ona verdiği önemle, onunla mütenasip şekilde Türkiye'yi tamamlayan değer olarak ifade edilirse fevkalade doğru olur” demiş.

Ruşen Çakır NTV Basın Odası Programı yönetmeni, " Ben Said Nursi'yi severim ve gerçekten bir mozaik çizilecekse orada Cumhuriyet tarihi içindeki biri olarak yer almalı.” Yani Türkiye’nin değerli insanlarının listesi yapılacak ve bir mozaik oluşturulacaksa bu listede elbette Said Nursi olmalı demek istemiş.

Ertuğrul Özkök Hürriyet Yayın Yönetmeni-Bir yazısının özeti: daha önce onu ‘Nurcuların ruhani lideri’ olarak tanıyordum” …“Ama bir süredir dikkatle okumaya başladım.” … “O’nu yakından tanımaya çalışıyorum.”… Ve ilk keşfettiğim şey Said Nursi’nin sinemaya olan ilgisi “Bu kadar uhrevi bir insanın bu kadar dünyevi bir şeyden zevk alması doğrusu beni şaşırttı.”

Necmiye Alpay- Radikal Yazarı, “Adına ya da fotoğrafına rastladıkça düşünen ve düşüncesi uğruna acı çekmeyi göze alan bir insanın uyandırdığı derin bir saygıyla dolduğumu hissederim.” 

Son altı ay içinde farklı gazetelerde bunlara benzer yüzlerce müspet yazı yayımlandı. Türkiye’nin atlattığı badireleri ve rejimin Said Nursi ile ilgili çalışmalarını ve adeta yok etme planlarını dikkate aldığımızda bu ifadelerin ne denli değerli olduğunu fark etmemek mümkün değil…

Şerif Mardin gibi bir bilim adamının Said Nursi’yi yazdı diye bilim dünyasında aforoz edilmesini hatırlarsak Bediüzzaman’ın fazileti hakkında söylenmiş bu çekinceli ifadelerin gerçekte söylenmesi gereken çok güzel sözlerin bir ön ifadesi olarak algılamak lazım.

Fazilet inkâr edilebilir mi? İnsanlığını yitirmiş kişiler hariç kendinde biraz fazilet olan kişinin karşıdaki faziletli şahsı görememesi düşünülemez.
Bu kabil yazar ve çizerlerin düşünce yapılarını ve dünya görüşlerini beğenmiyor olabiliriz. Ama onlarında bir takım faziletli işler yaptıklarını kabul etmemiz lazımdır. Bu hakkı teslim babında önemlidir. O nedenle bir açıdan bakıldığında bu insanlar da faziletli insanlardır. Faklı yerde dursalar da bir takım güzel hasletleri taşıdıklarını söylemek yanlış olmaz.

Bu insanların takdir ve tebrik ifadeleri Nur Talebelerinin alışa geldiği takdir ifadelerine benzemiyor olabilir. Gayet normal karşılanmalı… Zira karşı cephedeki bir insanın faziletini sayıp dökmek ve tebrik ve takdir dolu ifadeler kullanmak o kadar da kolay bir iş değildir. Empati yaptığımızda bunu daha iyi anlıyoruz.

Buna rağmen takdirkâr sözleri ve Üstadın faziletini onaylar ifadeler kullanılması onların hakperestliğinden çok Bediüzzaman Hazretlerinin faziletinin artık inkârı mümkün olmayacak kadar yüce ve aşikâr olmasındandır.

Özetle: Onun faziletini dile getirmişlerin sayısının gün geçtikçe artıyor olması; ona hala gerçek değerin verilemeyişindendir. Ama bu durum o günlere doğru gidişin habercileridir. Ve kısa zaman sonra gerçek değerin verileceğinin izlerini taşıyor.