Himmet UÇ
Bediüzzaman’ın İstanbul mekanlarının karakterleri
Bediüzzaman’ın İstanbul hayatı onun bilgi ve tefekkür dünyasının oluşumu yıllarıdır. İmparatorluğun yıkılışa doğru gittiği bir dönemde onu kurtarmak için verilen siyasi gayretlerin yıllarıdır.
Bediüzzaman’ın İstanbul yılları ve mekanları imparatorluğu yıkmaya çalışanların ürettikleri kaotik ortamları Bediüzzaman kader vakaları, kader anlarına çevirtmek ve yıkılışı engellemek için yapılan faaliyet yılları ve mekanlarıdır.
Bediüzzaman’ın İstanbul mekanları karakteristik mekanlardır. Bediüzzaman’ın siyasi görüşlerinin uygulamalı çareye dönüştürüldüğü mekanlardır.
Bediüzzaman kendini hiçbir zaman ihmal etmez, o olaylar ne olursa olsun kainat kitabının seyircisidir, en iyi seyir yerleri de yüksek tepeler ve dağlardır. Bu yüzden onun İstanbul mekanları bir estetik mekandır da.
Bediüzzaman’ın sanatının oluşum mekanlarıdır İstanbul mekanları. Alemdar sinemasına gider. Eserlerinde birçok yerde kullandığı sinema metaforları ile sanatı ve sinema arasında bağlantıların başladığı mekanlardır bu yıllar.
İstanbul mekanları onun kendini sorguladığı mekanlardır. O her zaman kendini sorgular ve suçlar. Çamlıca Tepesi, Yuşa Tepesi, Eyüp Sultan semtindeki halvethane, Bayezıt Cami’indeki görüntüleri ve ruh hali hep onun yeni bir arayış yeni bir ruh hali arama halindeki durumları yansıtır.
Bediüzzaman eserlerinde nasıl bir portre ile görüneceğini tasavvuftan felsefeden, kelamdan ne oranda alacağını, kimin arkasından gideceğini belirlemek için zihinsel gayret sarfettiği mekanlardır. Özellikle seyahat içinde yazdığı Mesnevi isimli eserinde kendi yolunu belirlemiştir. Oradaki bahisler çok çeşitlilik arzeder. Yolunu belirlemiş olan Bediüzzaman bu kitabının fidanlığı ile geleceğin ağaçlığını müjdeler ve ondan sonraki hayatı bu fidanları geliştirmekle geçer.
Bediüzzaman’ın İstanbul mekanları onun huruç mekanlarıdır. Osmanlı bilimsel kanonu onun birden İstanbul’da gündeme oturmasını, gelmesini engeller. Çünkü bir abc’si olan ilim vardır orta yerde. Bediüzzaman böyle bir kanon içinde kendini birden bire bu büyük şehrin bilimsel atmosferine tepeden inme bir tercihle girer. Her suale cevap verilecek diye bir iddia ile bir han odasında kamuoyuna açılır ve birden herkesin ona yüzünü çevirmesini sağlar. Yani Osmanlı bilimsel kanonunu birden alt üst eder. Yeni bir dünya görüşü ve yeni bir yorum şeklini ortaya koyar ve dolaylı olarak bu kanonun ve bu geleneksel anlatımın artık çare olmayacağını onlara ifade eder. Deruni müşahedat yerine afaki ve harici müşahedeleri getirir din ve sanat yorumuna.
İstanbul mekanları Bediüzzaman’ın içine kapanma ve kendini seçme, ayıklama ve huzur ve yeni bir Said olarak meydana çıkma mekanlarıdır. İstanbul mekanları onun dehasının anbarının doluşunu ve yeni Said olarak Osmanlı ile cumhuriyet arasında yeni bir aydın tipini ortaya çıkarma mekanlarıdır.
Bediüzzaman’ın İstanbul mekanları onun hürriyet, cumhuriyet ve demokrasi anlayışının oluştuğu ve ta ölünceye kadar ve daha sonra bütün siyasi olaylarda bir mikyas, bir ölçü olarak oluşturduğu yıllardır.
Ferah tiyatrosu, İki Mektebi Musibetin Şahadetnamesi, Ayasofya Mevlidi ve diğer camilerde yaptığı hitaplar bu siyasi görüşlerinin çekirdeklerini ihtiva eder. Daha sonraki yıllarda bunlar sürekli ölçü olma özelliklerini korurlar ve ülkeyi bugüne getirirler. İstanbul mekanları olayları ve insanları hem Bediüzzaman’ı hem de Türkiye’yi hazırlamıştır.
Her insan dünya görüşü ve meşguliyetine göre mekanlar seçer. Bediüzzaman’ın bütün hayatında mekanların özel yerleri vardır. Hayatın akışına paralel olarak giden insanın pek de dikkat etmediği bir hayati durumdur mekan. Arı bütün varını bir altıgenin içinde inşa eder, evini yaptıktan sonra balını yapmak zorundadır.
Bediüzzaman oturduğu yere, baktığı insana, içine karıştığı olaya, karakter özelliği verir. Baktığı insan kültürü ve dünya görüşü ne olursa olsun onu kahramana dönüştürür. Bütün hayatını, onun yoluna feda eder ve etmişler, hangi olayı hazırlarsa veya hazır bir olayın içine girerse olayı evrenselleştirir. Ona sıradan olaylardan farklı nitelikler kazandırır. Onun hayatının akışı içinde bulunduğu mekanlar ona muhakkak büyük katkılar yaparlar. Onun ya mücadelesinin bir safhasıdırlar, ya gelişmesinin bir hazırlama safhasıdır veya yazarlık ve sanatçılık, müelliflik ve müfessirlik gibi çok yönlü kişiliğinin bir döneminin mekanı olurlar.
Hayatı kıymetsiz bir meta haline getiren sıradanlık onun hayatında yoktur. O İngilizlerin bir sıfatı olan “grandiozing men” yani muhteşem Bediüzzaman’dır.
Bediüzzaman sıradanlığı sevmez, her şeyi olağanüstüdür, mekanları da bu şekilde seçilir ve onun kişiliğini çok yönlü olarak besler.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.