Bediüzzaman’ın Urfa’ya ektiği Nur tohumları

Bediüzzaman’ın Urfa’ya ektiği Nur tohumları

Peygamberler diyarı şehirde, acaba ilk “Nur Tohumları” nasıl ekilmişti?

Ömer Özcan’ın haberi:

RİSALEHABER-Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatından sonra kesintisiz olarak devam eden Urfa Mevlidi yarın akşam yapılacak. Urfa ilinin, Üstad Hazretlerinin yanında -Isparta ve diğer bazı iller gibi- önemi çok büyüktür. Risale-i Nur’da bunları okuyoruz… Şimdilerde devasa hizmetlerin merkezi haline gelmiş olan bu taşıyla toprağı ile mübarek Peygamberler diyarı şehirde, acaba ilk “Nur Tohumları” nasıl ekilmişti ve kimler tarafından serpilmişti, hangi sıkıntılarla bu günlere gelinmişti?
Bu sorunun cevabını; o günlerin yakın şahidi Urfalı ilim adamı, Şanlıurfa Harran Üniversitesinin Kurucu Rektörü “Prof Dr. Servet Armağan” anlatmıştı. Yarınki “Urfa Mevlidi” vesilesiyle ithaf olunur.

RİSALELERİ ELDE ETMEM ABDULLAH YEĞİN AĞABEYDEN OLDU

Urfa’da ortaokul son sınıfta ve lise çağlarımda namaza başladım ve ilk defa kendi ayağımla Abdullah Yeğin ağabeyin yanına gittim. Abdullah ağabey Balıklıgöl kenarında bulunan Rızvaniye Camiinde kalıyordu... “Ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz” diye yanına oturdum. Tabi ben daha önceden Bediüzzaman ismini duymuştum, orada Risale-i Nur okunduğunu da biliyordum. Daha geriye gidersek, ortaokul çağlarımda Süleyman Cengiz isminde Urfalı bir okul arkadaşım bana, Eşref Edip’in Bediüzzaman’ın küçük Tarihçe-i Hayat’ını vermişti. Daha sonra Risaleleri elde etmem bu şekilde Abdullah ağabeyden oldu. Kendim gittim… Orada bana daktilo ile yazılmış Risale-i Nur’dan birkaç parça vermişti Abdullah ağabey. “Bunu oku sonra getir” dedi. Gittim şehrin dışında Bamya Suyu denilen yerde okudum ve birkaç gün sonra geri götürdüm; Abdullah ağabey bana biraz daha ders okudu…

servetarmagan6.jpgABDULLAH AĞABEY GENÇLİK YILLARINDA SOBASIZ, ÇOK RUTUBETLİ, BAKIMSIZ BİR HÜCREDE HAPİS GİBİ TEK BAŞINA KALIYORDU

Abdullah ağabeyin kaldığı bu Rızvaniye Camii Urfa’nın bir sembolüdür. Urfa’yı tanıtan TV programlarında mutlaka bu cami görüntülenir. O zaman terk edilmiş, yıkık ve bakımsız hücreleri vardı... Camide namaz kılınıyor ama eskiden yapılma hücreleri hem boş, hem de bakımsızdı.

Abdullah ağabeyin oraya yerleşmesi, idarece hem önemli değildi, hem de çok rutubetli ve bakımsız olduğu için kimsenin oturmadığı, ilgilenmediği yerlerdi. Oraya, Abdullah ağabeyin yanına, bir günde bir kişi ya geliyor ya da gelmiyordu. O kadar tenha ki tek başına orada kalıyordu. Cami olduğu için yatsı namazından sonra kapatıyorlar, orada hapis gibi kalıyordu. Bir taraf göl, diğer taraf kapı… Diyelim hücresi burası, tuvaleti yüz metre ileride, caminin bir köşesine yapmışlar. Çok zahmetli, rutubetli bir yerdi... Sobası yok, yakacak bir şey de yoktu... O gençlik yıllarında orada kaldı Abdullah ağabey...

Bir müddet sonra bu camide yazın, akşam-yatsı arası ders yapmaya başladı Abdullah Ağabey. Dersten sonra yatsı namazını kılar biz dağılırdık. Cami kapısı kapanır, Ağabey içeride kalırdı. İşte bu derslerin benim çocukluk-gençlik ruhumda müspet tohumlar ektiğini sonraları fark ettim. Urfa’da Abdullah ağabeyin yanı sıra Hüsnü Bayram ağabey ve Zübeyir ağabey de bulunmuştur. Zübeyir ağabey Telgraf memuru olarak tayinini Urfa’ya yaptırmıştı…

ABDULLAH YEĞİN AĞABEYİN OTURDUĞU VE BENİM İLK RİSALE DERSİNİ ALDIĞIM ODADA ŞİMDİ HER GÜN DERSLER YAPILIYOR

abdullah_yegin1.jpgRızvaniye cami seneler sonra, 1990’ların başlarında, Şanlıurfa Harran Üniversitesinde rektörlük yaptığım dönemlerde restore edildi, hücrelere kapılar takıldı, güzel oldu. Garaiptir, hem çok gariptir: Seneler evvel ilk Risale dersini aldığım Rıdvaniye Camiinin 25 kadar hücresinden birini, restorasyondan sonra, Rektörlük misafirleriyle görüşme odası olarak aldım. Hem de en büyük odasını... Valilik izniyle bana tahsis edildi... Bu geniş odada öğretim üyeleri, bakan ve yabancı misafirleri ağırlıyordum. Ve dahası, vaktiyle Abdullah Ağabeyin oturduğu ve benim ilk risale dersini aldığım odayı da tefriş ettirdim. Halen burada her gün dersler yapılıyor.

URFA HİZMETLERİYLE ALAKALI İLK GELİŞMELER ŞÖYLEDİR

1951 senesinde, Abdullah Yeğin Ağabey, o sırada okuduğu Ankara Dil Tarih’i terk ederek, Üstad Hazretleri’nin hizmetine girmek üzere yanına gider. Üstâd onu, daha önceleri altı aylığına göndermiş olduğu Ceylan Çalışkan’ın yerine Urfa’ya gönderir. Bu arada Üstad, İslâhiye’de telgraf memuru olarak çalışan Zübeyir Ağabey’e tayinini Urfa’ya yaptırması için haber gönderir. Zübeyir Ağabey de tayinini Urfa’ya aldırır. Daha sonra Hüsnü Bayram Ağabey de Üstad Hazretleri tarafından yanlarına, Urfa’ya gönderilir. Böylece bu üç kahraman talebe Urfa’da bir buçuk sene kadar kalırlar.

1953 başlarında Urfa’da, Nurculuk yapmak ve çocuk okutmaktan dolayı tevkif edilirler ve Isparta’ya götürülürler. Isparta’da iki ay kadar hapis yattıktan sonra, tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılırlar. Üstad, Zübeyir Ağabey’i hizmet için kendi yanında alıkoyar… Abdullah Yeğin ile Hüsnü Bayram ağabeyleri ise, 1953 yılı yaz aylarında tekrar Urfa’ya gönderir. Hüsnü ağabey bir müddet sonra tekrar Üstad’ın yanına avdet eder. Abdullah Yeğin ağabey Urfa’da tek başına kalmaya devam eder. İşte Servet Armağan hocamızın Abdullah ağabeyle olan irtibatı bu tarihten sonra başlar... (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-4)