Ben, evet ancak ben Allah’ım, öyle ise bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!

Ben, evet ancak ben Allah’ım, öyle ise bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tâ-Hâ 13-16. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

13 . “(Ey Mûsâ!) Ben seni (peygamberliğe) seçtim; şimdi (sana) vahyedileni dinle!”

14 . “Şübhe yok ki ben, (evet) ancak ben Allah’ım; benden başka ilâh yoktur; öyle ise bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl!”

15 . “Kıyâmet günü, mutlakā gelicidir. Neredeyse onu gizleyeceğim (de hiç haber vermeyeceğim); (*) tâ ki herkes yapmakta olduğu ile karşılık bulsun!”

16 . “Öyle ise ona inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, sakın seni ondan (ona inanmaktan) alıkoymasın; yoksa helâk olursun!”

(*) “Ecel ve mevt (ölüm) gibi umûr-ı gaybiye (bize gizli olan işler) çok hikmet ve maslahat (faydaları) cihetiyle gizli kaldığı misillü (gibi), dünyanın sekerâtı (ölüm hâli) ve mevti ve nev‘-i beşerin (insanlığın) ve cins-i hayvanâtın eceli ve vefâtı olan kıyâmet dahi çok maslahatlar için gizlenilmiş. Evet, eğer ecel vakti muayyen (belirli) olsa idi, yarı ömür gaflet-i mutlaka (tam bir gaflet) içinde ve yarıdan sonra darağacına asılmak için her gün bir ayak daha onun tarafına atılmakla dehşet-i mutlaka (tam bir dehşet) içinde, havf ve recânın (korku ve ümîdin) muvâzene-i maslahatkârânesi ve hakîmânesi (faydalı ve hikmetli dengesi) bozulacağı gibi; aynen öyle de, dünyanın eceli ve sekerâtı olan kıyâmet vakti muayyen olsa idi, kurûn-ı ûlâ ve vustâ (ilk ve orta çağlar) fikr-i âhiretten pek az müteessir olacaktı. Kurûn-ı uhrâ (son çağlar), dehşet-i mutlaka içinde bulunacaktı. O vakit ne hayât-ı dünyeviyenin lezzeti ve kıymeti kalırdı ve ne de havf ve recâ içinde ihtiyâr ile (isteyerek) itâatkârâne olan ubûdiyetin (kulluğun) ehemmiyeti ve hikmeti bulunurdu.” (Şuâ‘lar, 5. Şuâ‘, 73)