Ben gam ve kederimi ancak Allah’a şikâyet ediyorum
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Yusuf Sûresi 83-86. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
83 . (Döndüklerinde babaları) dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi (aldatıp böyle) bir işe sürüklemiş. Artık (bana düşen) güzel bir sabır (etmektir)! Umulur ki Allah, onları (Yûsuf’u, Bünyâmin’i ve orada kalan diğer ağabeyini) hep birlikte bana getirir. Şübhesiz ki, Alîm (herşeyi bilen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak O’dur.”
84 . Artık onlardan yüzçevirdi ve: “Ah Yûsuf’(um)a ah!” dedi. Tâ kederden iki gözüne ak düştü. Öyle ki (kederini içinde tutup) yutkunan bir kimse oldu.(*)
85 . (Evlâdları:) “Allah’a yemîn olsun ki (sen) dermansız bir hastalığa tutuluncaya veya helâke uğrayan kimselerden oluncaya kadar Yûsuf’u anıp durmaktangeri kalmayacaksın!” dediler.
86 . (Ya‘kūb) dedi ki: “(Ben) gam ve kederimi ancak Allah’a şikâyet ediyorum.(**) Çünki Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum.”
(*) “Hz. Ya‘kūb Aleyhisselâm’ın Yûsuf Aleyhisselâm’a karşı şedîd (şiddetli) ve parlak hissiyâtı, muhabbet ve aşk değildir. Belki şefkattir. Çünki şefkat, aşk ve muhabbetten çok keskin ve parlak ve ulvî ve nezihdir (yüksek ve temizdir) ve makām-ı nübüvvete (peygamberlik makāmına) lâyıktır. Fakat muhabbet ve aşk, mecâzî mahbublara (geçici sevgililere) ve mahlûklara (yaratılmışlara) karşı derece-i şiddette (çok şiddetli) olsa, o makām-ı muallâ-yı nübüvvete (o yüce peygamberlik makāmına) lâyık düşmüyor. Demek Kur’ân-ı Hakîm’in parlak bir i‘câz (mu‘cize oluşu) ile parlak bir sûrette gösterdiği ve ism-i Rahîmin vusûlüne (ulaşılmasına) vesîle olan hissiyât-ı Ya‘kūbiye (Ya‘kūb (as)’ın hisleri) yüksek bir derece-i şefkattir.
İsm-i Vedûd’a (kullarınca sevilen ve onları seven Allah’a) vesîle-i vusûl (kavuşma vesîlesi) olan aşk ise, Züleyhâ’nın Yûsuf Aleyhisselâm’a karşı olan muhabbet mes’elesindedir. Demek Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân (beyânı ile herkesi âciz bırakan Kur’ân-ı Kerîm), Hz. Ya‘kūb Aleyhisselâm’ın hissiyâtını ne derece Züleyhâ’nın hissiyâtından yüksek göstermişse, şefkat dahi o derece aşktan daha yüksek görünüyor.” (Mektûbât, 8. Mektûb, 22-23)
(**) “Musîbetin darbesine karşı şekvâ (şikâyet) sûretiyle, elbette âciz ve zaîf insan ağlar; fakat şekvâ O’na olmalı, O’ndan olmamalı. Hazret-i Ya‘kūb Aleyhisselâm’ın: اِنَّمَٓا اَشْكُوا بَثّ۪ي وَحُزْن۪ٓي اِلَي اللّٰهِ [(Ben) gam ve kederimi ancak Allah’a şikâyet ediyorum] demesi gibi olmalı. Yani, musîbeti Allah’a şekvâ etmeli, yoksa Allah’ı insanlara şekvâ eder gibi,‘Eyvah! Of!’ deyip, ‘Ben ne ettim ki, bu başıma geldi?’ diyerek, âciz insanların rikkatini (acımasını) tahrîk etmek zarardır, ma‘nâsızdır.” (Mektûbât, 23. Mektûb, 106)