Ben size ardı ardına gelen bin melekle yardım ediciyim!

Ben size ardı ardına gelen bin melekle yardım ediciyim!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Enfal Suresi 9-11. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

9 . Hani Rabbinizden yardım istiyordunuz da: “Şübhesiz ben size ardı ardına (gelen) bin melekle yardım ediciyim!” diye duânızı kabûl etmişti.(1)

10 . Allah bunu ancak bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla mutmain olsun diye yapmıştı. Yardım, ancak Allah tarafındandır. Şübhesiz ki Allah, Azîz (kudreti her zaman üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

11 . O zaman sizi, tarafından bir emniyet olmak üzere hafif bir uykuya bürüyordu ve üzerinize gökten bir su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin, sizden şeytanın pisliğini (vesvesesini) gidersin, kalblerinizi pekiştirsin (kendine bağlasın) ve bununla ayakları(nızı) sâbit kılsın! (2)

1- Resûl-i Ekrem (ASM), Bedir Harbi başlamadan evvel ashâbının azlığı, müşrik kuvvetlerin çokluğu sebebiyle kıbleye dönüp, mübârek ellerini açarak: “Yâ Rab! Bana va‘d ettiğin zaferi ihsân eyle! Eğer şu cemâati helâk edecek olursan, artık yeryüzünde sana ibâdet edecek kimse kalmaz!” diye devamlı olarak niyâz ediyordu. Cenâb-ı Hakk, Habîbinin bu duâsını kabûl etti ve yardım için bin melek gönderdi. Bu melekler atlar üzerinde, beyaz elbiseli ve beyaz sarıklı insanlar şeklinde görülmüştü. Rivâyetlerde sarıklarının, omuzlarından aşağı sarkan taylasanları da olduğu bildirilmektedir. Sarığın, Allah’ın hoşnûd olduğu İslâmî bir giyecek olduğu bu rivâyetten de anlaşılmaktadır. (Kurtubî, c. 2/4, 193-196)

2- Burada zikredilen vesveseden murad, îmanları henüz olgunluğa ermemiş bazılarının, şeytanın verdiği vesvese ile: “Eğer siz hak ve istikāmet üzere bir cemâat olsaydınız, burada susuz kalmazdınız!” diye tereddüde düşmeleridir. Zîrâ Kureyş müşrikleri, su kuyularını daha önce tutmuşlardı. Cenâb-ı Hakk’ın bu yağmuru o ihtiyaç ânında ihsân etmesi, zaferin Müslümanlardan yana olacağına dâir kalblere kuvvet veren bir delîl olmuştu. (Beyzâvî, c. 1, 377)

“Hazret-i Ömer, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dan yağmur duâsını niyâz etti. Çünki ordu suya muhtaç idi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini kaldırdı, birden bulut toplandı, yağmur geldi. Ordunun ihtiyâcı kadar su verdi, gitti. Âdetâ yalnız orduya su vermek için me’mûr (emir almış) idi. Geldi, ihtiyâca göre verdi gitti. (...) Şu hâdise Gazve-i Meşhûre-iBedir’de vukû‘ bulmuş. وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مآَءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه۪ [Ve üzerinize gökten bir su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin] âyet-i kerîmesi, o hâdiseyi beyân edip, ifâde eder.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 33)