Özkan ERDEM
Benden korkunuz!*
Yaşlı - genç, büyük - küçük, zengin - fakir, eğitimli - cahil, yazar - okuyucu, sanatçı - müzisyen, işçi - işveren, öğretmen - öğrenci, paşa, müdür, siyasetçi, başbakan, cumhurbaşkanı, general, ev hanımı, iş adamı, kim olursanız olun; Benden korkunuz!
Çünkü benden korkulur!
Şimdilik bunları söylemekle iktifa ediyorum; benden korkunuz benden söylemesi…
…
“Sen de kimsin be Yazar?
Sen kimi tehdit ediyor, kime meydan okuyorsun?
Kendinde misin sen?
Kulağını aç ve bizi iyi dinle:
Seni bir kaşık suda boğar, bir hap gibi yutarız!
Asıl sen bizden kork!
Bizden korkulur!
Bizden söylemesi…” dediğinizi duyar gibiyim.
…
“Benden korkunuz” sözünü neden sarf ettiğimi hiç sorup soruşturmadan niye bu kadar celalleniyorsunuz yahu? derim ben de…
Ben sadece bir tavsiyede bulundum; Benden korkunuz dedim.
Oysaki siz benim bir cümleme karşılık, bi ton söz söylediniz!
Bence fazla ileriye gidip daha fazla söz söylemeyin; Pişman olursunuz!
Tekrar söylüyorum; Benden korkunuz!
Benden söylemesi…
…
“Sen kime pişman olursunuz diyorsun farkında mısın be Yazar?!
Bizim kim olduğumuzu biliyor musun sen?!
Asıl biz seni pişman ederiz!
Hatta öyle bir ederiz ki, bu yazıyı yazdığına bin pişman olursun!
Bizden kork, bizden söylemesi…”
…
Ya neden hemen öfkeleniyorsunuz?
Size ne bir hakaret ettim, ne bir malınızı gasp ettim, ne damarınıza dokunacak bir “çift” söz söyledim. Bir “tek” cümle kullandım. Onu da iyiliğiniz için dedim, art niyetli olduğumdan değil. Dediğim “tek” şey “Benden korkunuz!” oldu.
Açıkçası bu kardeşlik tavsiyelerimi dinleyip benden korkacağınızı ümit ediyordum.
Oysaki yanılttınız beni, ne kadar da cesurmuşsunuz siz?!
Hiç kimseden korkmuyorsunuz; helal be size!
Benden korkmuyorsunuz, bari kendinizden korkunuz!
…
“Hop hoooppp!
Sen kendini ne zannettin be Yazar?!
Sen kim oldun da bize nasihatte bulunmaya çalışıyorsun?!
Bak bu sana yaptığımız ilk ve son uyarı; Bizden kork, bize sataşma!
Pişman olursun bak!”
…
Ya siz beni niye ısrarla yanlış anlamaya çalışıyorsunuz?
Benim size nasihatte bulunduğum filan yok! Sadece “Benden korkunuz” diyorum! Benden korkmuyorsanız, kendinizden korkunuz o zaman, diyorum, o kadar… Tüm söylediklerim bunlar.
Madem siz benden korkmuyorsunuz, itiraf edeyim o zaman; açıkçası ben “ben”den korkuyorum. Siz de “ben”den veya “kendinizden/benliğinizden” korkunuz.
Hem Cenab-ı Hak Ahzâb Sûresi’nde “Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; hepsi de onu yüklenmekten kaçındılar ve ‘ondan korktular’. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zâlim, çok cahildir” buyurmuyor mu?
Gök, yer ve dağların yüklenmekten kaçıp, ondan korktukları bu emanetten(‘ene’den, benlikten) ben niye korkmayayım? Siz niye korkmayasınız?
Size kardeşlik duygularımla tavsiyede bulunup “Benden korkunuz” demiştim. Yani “ene”den, benlik duygusundan korkunuz, demiştim.
Oysa siz beni yanlış anladınız! Size meydan okuyorum sandınız.
“Seni bir kaşık suda boğar, bir hap gibi yutarız!” tehdidinize karşılık pişman olacağınızı söylemiştim size.
Pişmansanız gelin dediğinizi yapalım; Enaniyetimizi/benliğimizi bir kaşık suda boğalım/eritelim.
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri; “Evet, bahtiyar odur ki, Kevser-i Kur’aniden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritendir.” diye buyurmuyor mu?(21.Lem’a, s.169)
Yer, gök ve dağların yüklenmekten kaçındığı ve emanet olarak almaktan korktuğu “Ben”den korkulur mu, korkulmaz mı şimdi siz karar verin?
* Bu bir cerbeze yazısıdır
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.