Özkan ERDEM
Benim dünyamda Risale-i Nur!
Yazı yazarken rahatladığımı keşfetmiştim bir yazıda. Sonraki yazılarımın bunu tasdik etmesi; canımın sıkıldığı zamanlarda kâğıt-kaleme sarılıp, aklıma gelen ilk konu hakkında yazı yazmamı sağladı. Böylelikle bir istidadım daha inkişaf etmiş oluyordu.
Su sıkıntısının yanında, kavurucu sıcakların yaşandığı bu günlerde her nedense canım çok sıkılıyordu. Sanki lisan-ı halimden yazı yazmam gerektiği okunuyordu. Durdum düşündüm, ne yazabilirim diye kafa yormaya başladım.
Ne ettiysem edeyim yazacak bir konu bulamıyor ama yazmaktan da vazgeçemiyordum.
Ben böylece düşüne dururken bir anda gözüm sağ tarafımda duran kütüphanemdeki “Risale-i Nur” eserlerine ilişti. “Evet, buldum! Yazmalıyım! Risale-i Nurun ne olduğunu yazmalıyım!” diyerek, mutluluğum “Benim dünyamda Risale-i Nur” başlıklı yazıyı yazmama kadar devam etti.
Şahsen ben Risale-i Nurları acizliğimle bir yazıya sığdıramayacağımı biliyorum, ama kendi ruh penceremden müşahede ettiğim/görebildiğim birkaç cümleyle Risale-i Nurların ne olduğunu, bana getirisinin neler olduğunu âcizane ifade etmeyi düşünüyorum. Efendim, sizleri fazla sıkmadan bunları maddeler halinde yazmak istiyorum.
Şöyle ki;
• Risale-i Nuru ilk tanıdığım günde sabahın ışıkları geceye (karanlığa) son verdi ve her yer Onun nuru içinde kaldı. Artık gecelerim bile Onun nuru ile aydınlanmaya başladı bugüne dek…
• Risale-i Nur; aşkın kanatlarıyla ateşe pervane olduğumda; aklın zincirleriyle olayları ispat edip beni kendine bağlayan bir nur deryasıdır.
• Anlamsız geçen hayat dakikalarıma anlam katarak, hayatın her anını anlamlı yaşamamı sağlayan bir anlam hazinesidir.
• Fani cemallere hayran kalıp, şaşkınlıkla onları izlediğim vakit; baki cemalleri bana gösterip, O’nun cemalinin tecelli ettiği her noktaya yıldızların dahi hayran kaldığını ve şaşkınlıkla izlediklerini öğreten bir ilimdir.
• Hem fen ilimlerini, hem din ilimlerini öğreten bir medrese hükmündedir Risale-i Nur.
• En küçük bir nur talebesinin dahi ulvi gibi gözüken bir ilim profesöründen daha ulvi olduğunu müşahede ettirdi bana…
• Vicdanın ziyası, kalbin nuru, ruhun gıdasıdır.
• İmtihan sırrını ortadan kaldırırcasına Cenab-ı Hak’kın Zatını görür gibi O’na iman etmemi sağladı.
• Hayatın tatlı, gençlik günlerinin zevkli olduğunu; ne yaşamaktan daha tatlı bir şey olduğunu, ne de gençlik günlerinden daha hoş bir çağın olmadığını gösteren çağın tefsiridir.
• Doğru sözü kimden gelirse gelsin kabul etmeyi, doğru fikirleri, doğru şekilde hayata aktarmak için, doğru yolda yürümemi sağladı.
• Hem kişisel erişim, hem kişisel gelişim (kemâlat-ı şahsiye) kitabıdır. Bu minvalde kendinden başka kitapların ihtiyacını hissettirmez.
• Yazı yazmanın halk dilinde bir maharetin adı olduğunu ama Cenab-ı Hakk’ın dergâhında aciz ve fakirliğimizin bir belirtisi olduğunu hissettirdi bana…
• Şarjı bitmiş bir batarya hükmünde olup, günlük Risale-i Nur okuyarak şarj olmam gerektiğini ihtar etti.
• Girişi içeriden olan bir kapıdır, Risale-i Nur. Zira ben/sen ona açılmadıkça, onu okumadıkça, o bize açılmaz, kendini bize okutmaz/okutturmaz.
• Bir söz üstadının “Sözü çelik kadar metin ve altın kadar parlak söyle, böyle değerli sözlerle de altın kıymetini ortadan kaldırır” sözü sanki Risale-i Nurlarda tezahür etmişti, bana göre. Her bir nüktesi benim indimde altından daha kıymetli, çelikten daha metin.
• “Yirmisinde ölüp yetmişinde gömülenlerden değil; yetmişinde ölüp yirmisinde gömülenlerden” olmamı sağladı. (Ecel vakti gizli olduğundan o yirmi değil ecel vakti de olabilir)
• Taşıdığım soyadın hakkını vermem gerektiğini ihtar edip, “Erdemli” olmamı sağladı.
• Risale-i Nurların bana/bize getirisi satırlara, kitaplara sığmaz. Kısacası Risale-i Nur benim, Özkan Erdem olmamı, sizin de “siz” olmanızı sağladı, yetmez mi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.