Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter!

Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ra'd Sûresi 38-43. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

38 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Celâlim hakkı için, senden önce de nice peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve çocuklar verdik. Hâlbuki Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamberin bir mu‘cize getirmesi mümkün değildir! (*) Her zamânın yazılmış bir hükmü vardır.

39 . Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sâbit bırakır. Ana kitab (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır.

40 . Onlara va‘d ettiğimiz (azâb)ın bir kısmını sana (onları helâk etmekle dünyada) göstersek veya seni (daha önce) vefât da ettirsek, artık sana düşen ancak tebliğdir; hesab görmek ise bize âiddir.

41 . Görmediler mi ki, şübhesiz biz (ben Azîmüşşân), yeryüzüne (kâfirlerin memleketlerine, mü’minlere yardım etmekle) geliyor, onu etrâfından (peygamberin fetihleriyle) eksiltip duruyoruz? Ve Allah (dilediği gibi) hükmeder; O’nun hükmünü geri çevirecek kimse yoktur. Ve O, hesâbı pek çabuk görendir.

42 . Doğrusu onlardan öncekiler de (peygamberlerine) tuzak kurmuştu; fakat bütün tuzaklar(ını netîcesiz bırakmak) Allah’a âiddir. (Çünki O,) herkesin ne kazanmakta olduğunu bilir. Kâfirler de, bu (dünya) yurdun(un gerçek) âkıbeti kimin olduğunu yakında bilecektir.

43 . Buna rağmen inkâr edenler: “Sen (peygamber olarak) gönderilmiş bir kimse değilsin” der. De ki: “Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter! Ve yanında kitab ilmi bulunanlar (yahudi ve hristiyanlardan mü’min olanlar) da (benim nübüvvetimi bilirler)!”

(*) “Mu‘cize ise, Hâlık-ı Kâinât (kâinâtın yaratıcısı) tarafından onun da‘vâsına bir tasdiktir. صَدَقْتَ [Doğru söyledin!] hükmüne geçer. Nasıl ki sen bir pâdişâhın meclisinde ve dâire-i nazarında (gördüğü bir yerde) desen ki: ‘Pâdişah beni filan işe me’mûr etmiş.’ Senden o da‘vâya bir delil istenilse, pâdişah: ‘evet’ dese, nasıl seni tasdîk eder. Öyle de, âdetini ve vaziyetini senin iltimâsınla (ricânla) değiştirirse, ‘evet’ sözünden daha kat‘î, daha sağlam, senin da‘vânı tasdîk eder.

Öyle de, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm da‘vâ etmiş ki: ‘Ben, şu kâinât Hâlıkının meb‘ûsuyum (elçisiyim)! Delîlim de şudur ki: Müstemir (sürekli olan) âdetini, benim duâ ve iltimâsımla değiştirecek! İşte parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor! Kamere (aya) bakınız, bir parmağımın işâretiyle iki parça ediyor! Şu ağaca bakınız, beni tasdîk için yanıma geliyor, şehâdet ediyor! Şu bir parça taâma (yemeğe) bakınız, iki-üç adamakâfî geldiği hâlde, işte iki yüz, üç yüz adamı tok ediyor!’ ve hâkezâ (bunun gibi) yüzer mu‘cizâtı (mu‘cizeleri) böyle göstermiştir.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 3)