Benimle sizin aranızda şâhid olarak Allah yeter!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Sûresi 50-52. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
50 . Ve “Ona Rabbinden (bizim istediğimiz gibi) mu‘cizeler indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Mu‘cizeler ancak Allah katındadır. Ben ise sâdece (O’nun azâbından haber veren) apaçık bir korkutucuyum.”
51 . Şübhesiz bizim sana indirdiğimiz (ve) kendilerine okunup durmakta olan bu Kitab, onlara yetmedi mi? Şübhesiz bunda, îmân edecek bir kavim için, gerçekten bir rahmet ve bir nasîhat vardır. (*)
52 . De ki: “Benimle sizin aranızda şâhid olarak, Allah yeter! (O,) göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtıla inanıp Allah’ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir!”
(*) “Milyonlar Arabî (Arabca) kitablar yazılmışlar, meydandadır. Şimdi bütün bu kitabların en belîğleri, en fasihleri (ma‘nâca en güzel ve ifâdesi en anlaşılır olanları) Kur’ân’la berâber okunduğu vakit, her kim dinlese, kat‘iyen diyecek ki; Kur’ân bunların hiçbirisine benzemiyor. Demek Kur’ân, umum bu kitabların derecesinde değildir. Öyle ise herhâlde, ya Kur’ân umûmunun altında olacak; o ise yüz derece muhâl (imkânsız) olmakla berâber, hiçkimse, hattâ şeytan bile olsa diyemez. Öyle ise Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân (açıklamaları mu‘cize olan Kur’ân), yazılan umum kitabların fevkindedir (üstündedir).
Hattâ ma‘nâyı da fehmetmeyen (anlamayan) câhil âmî tabakaya (sıradan halk tabakasına) karşı da Kur’ân-ı Hakîm, usandırmamak sûretiyle i‘câzını (mu‘cize olduğunu) gösterir. Evet o âmî, câhil adam der ki: ‘En güzel, en meşhur bir beyti iki-üç def‘a işitsem, bana usanç veriyor. Şu Kur’ân ise hiç usandırmıyor, gittikçe daha ziyâde dinlemesi hoşuma gidiyor. Öyleise bu insan sözü değildir.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 81-82)