Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz!
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 92-93. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
92-Hem hatâ ile olması müstesnâ, bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olamaz!(1) Kim bir mü’mini hatâ ile öldürürse, bunun üzerine (Allah’ın hakkı olarak) mü’min bir köle âzâd etmek ve (kulun hakkı olarak da, ölenin) âilesine teslîm edilecek bir diyet (vermek borcu) vardır; ancak onların (o diyeti) bağışlaması müstesnâ!(2)
Fakat (öldürülenin) kendisi mü’min olmakla berâber, size düşman olan (kâfir) bir kavimden ise, (öldüren için sâdece) mü’min bir köle âzâd etmek (mecbûriyeti) vardır.
Bununla berâber (öldürülen) kendileriyle aranızda andlaşma bulunan bir kavimden ise, (öldüren için) artık (ölenin mü’min veya gayr-ı müslim olduğuna bakmadan) âilesine teslîm edilecek bir diyet (vermek) ve mü’min bir köle âzâd etmek (borcu) vardır.
Fakat kim (bunları) bulamazsa, artık Allah tarafından tevbe(sinin kabûlü) için iki ay ard arda oruç tutma (mecbûriyeti) vardır. Allah ise, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
93-Kim de bir mü’mini (katlini helâl sayarak) kasden öldürürse, artık cezâsı, içinde ebediyen kalıcı olarak Cehennemdir; hem Allah ona gazab etmiş, ona lâ‘net etmiş ve onun için (pek) büyük bir azab hazırlamıştır!
(1)“Ey mü’mine kin ve adâvet (düşmanlık) besleyen insafsız adam! Nasıl ki sen bir gemide veya bir hânede bulunsan, seninle berâber dokuz ma‘sum ile bir cânî var. O gemiyi gark (batırma) ve o hâneyi ihrâk etmeye (yakmaya) çalışan bir adamın, ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zâlimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ bir tek ma‘sum, dokuz cânî olsa, yine o gemi hiçbir kānûn-ı adâletle batırılmaz.
Aynen öyle de, sen bir hâne-i Rabbâniye (Rabbânî bir ev) ve bir sefîne-i İlâhiye (Îlâhî bir gemi) olan bir mü’minin vücûdunda îman ve Îslâmiyet ve komşuluk gibi dokuz değil, belki yirmi sıfât-ı ma‘sûme varken, sana muzır (zararlı) olan ve hoşuna gitmeyen bir cânî sıfatı yüzünden ona kin ve adâvet bağlamakla, o hâne-i ma‘neviye-i vücûdun ma‘nen gark ve ihrâkına, tahrib ve batmasına teşebbüs veya arzu etmek, onun gibi şenî‘ (çirkin) ve gaddar bir zulümdür.” (Mektûbât, 22. Mektûb, 90)
(2)“Meselâ, birisi birisinin kardeşini veya akrabâsını öldürmüş. Bir dakīka o hiddet yüzünden, milyonlar dakīka hem kalbî sıkıntıyı, hem hapis azâbını çeker ve maktûlün (öldürülenin) akrabâsı dahi intikam endişesiyle ve karşısında düşmanını düşünmesiyle, hayâtının lezzetini ve ömrünün zevkini kaçırır. Hem korku, hem hiddet azâbını çeker. Bunun tek bir çâresi var. O da Kur’ân’ın emrettiği ve hak ve hakīkat ve maslahat ve insâniyet ve İslâmiyet’in iktizâ ve teşvîk ettikleri barışmaktır ve müsâlaha etmektir (anlaşmaktır).” (Şuâ‘lar, 14. Şuâ‘, 515)