Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez Millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez
Meselâ, fert, mütekellim-i vahde olsa; müsamahası, fedakârlığı, amel-i sâlihtir. Mütekellim-i maa’l-gayr olsa hıyanet olur
Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Sünûhat adlı eserinden bölümler)
İfade-i Meram
Bazı âyâtı düşünürken, bazı nükteler kalbime hutur ederek nota sûretinde kaydettim. Elfazca zengin değilim, israfı da sevmem, teşrifatçı elfâzı beğenmem, îcâzımdan darılma. 1 خُذْ مِنْ كُلِّ شَىْءٍ أَحْسَنَهُ kaidesiyle, sana hoş gelen şeyleri al; sana hoş görünmeyeni bana bırak, ilişme!.
Said
HAŞİYE 2 اَلَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ
Kur’ân, sâlihat’ı mutlak, müphem bırakıyor. Çünkü ahlâk ve faziletler, hüsün ve hayır çoğu nisbîdirler. Nev’den nev’e geçtikçe değişir. Sınıftan sınıfa nâzil oldukça ayrılır. Mahalden mahalle tebdil-i mekân ettikçe başkalaşır. Cihet muhtelif olsa muhtelif olur. Fertten cemaate, şahıstan millete çıktıkça mâhiyeti değişir.
Meselâ, cesaret, sehavet, erkekte gayret, hamiyet ve muavenete sebeptir. Kadında, nüşuza, vakahate, zevc hakkına tecavüze sebep olabilir.
Meselâ, zayıfın kavîye karşı izzet-i nefsi, kavîde tekebbür olur. Kavînin zayıfa karşı tevazuu, zayıfta tezellül olur.
Meselâ, bir ulü’l-emir, makamındaki ciddiyeti vakar, mahviyeti zillettir. Hânesinde ciddiyeti kibir, mahviyeti tevazudur.
Meselâ, tertib-i mukaddematta tefviz, tembelliktir. Terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sa’yine, kısmetine rıza kanaattir; meyl-i sa’yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa, dûnhimmetliktir.
Meselâ, fert, mütekellim-i vahde olsa; müsamahası, fedakârlığı, amel-i sâlihtir. Mütekellim-i maa’l-gayr olsa hıyanet olur.
Meselâ, bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez. Millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez.
Her birinde birer misâl gördün; istinbat et.
Madem ki, Kur’ân, bütün tabakata, bütün a’sârda, kâffe-i ahvâlde şâmil bir hitab-ı ezelîdir. Hem nisbî hüsün, hayır çoktur. Sâlihât’taki ıtlakı, beliğâne bir îcâz-ı mutnebdir. Beyanda sükûtu, geniş bir sözdür.
1 : Her şeyin en güzelini ve hoş olan yönünü al.
2 : "İmân edip güzel işler yapanlar.” Ra’d Sûresi, 13:29.
HAŞİYE : Yalnız ıtlakın nüktesini beyan eder.
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Bu Osmanlı ülkesinde büyük bir parlak nur çıkacak
Cemaat-ı İslâmiye nazarını Kur’ân’a çevirmeli
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.