Abdulkadir MENEK
Bir şehidin öyküsü
Cevdet Baybara, Nur'un genç ve hizmet ehli kahramanlarındandı.
İman ve Kur'an hizmeti için evini ve ülkesini terk ederek binlerce kilometre uzaklara giden bahtiyar serdengeçtilerden birisi idi.
Bir sevdanın ve bir aşkın adamı idi.
Kendisini büyük bir ideal için feda etmekten zerre kadar çekinmeyen, müjdelenmiş ve seçilmiş ahır zamanın sahabe misal fedakârlarındandı.
İman ve Kur'an'ından koparılmış, dinleri unutturulmuş çilekeş ve perişan br halde bırakılmış insanların imdadına hizmet sevdası ile koştu.
Hizmet ve şefkat dersini ahir zamanın beklenen adamından almıştı.
Müminlerin imanını selamette görürse cehennemin alevleri içinde yanmaya razı olan, tebşir edilen ve mübeşşir olan, felaket ve helâket asrının sultanı Üstad'ına bütün zerratı ile tabi olan bir hizmet kahramanı idi.
Saadet asrında İslam’ı cihanın her köşesine büyük çile ve fedakârlıkla götüren ashab-ı kiram misali her tarafa koşan, tebliğ götürülmeyen hiç bir insan kalmasın diye, ahir zamanın kahraman insanlarının elinde olan Nur bayrağını alarak koşmuştu hizmet diyarlarına.
Cevdet, Nur okunan, Nur yaşanan ve Nur'a meftun olunan bir ailenin içinde gözlerini açmıştı bu fani dünyaya.
Nur solumuş, nurla beslenmiş ve nurla büyümüştü.
Çocukluk yıllarında babasının eline tutuşturduğu Can Kardeş dergisini de okumuştu, heyecan ve sevgi ile.
Küçük yaşlarda Kuran'ı hıfz etmiş ve Kuran'ın sadık ve sebatkar bir tilimizi olmuştu.
Evlenen bir kardeşe su tavsiyede bulunmuştu: " Kardeşim. önüne dünyevi bir hedef koyma."
Bu sözleri, o da kendisine tam bir hayat ve hizmet prensibi haline getirmişti.
Hiç bir dünyevi maksadı zihnine takmamıştı.
Bütün hedefi imanı ve uhreviye idi.
Filipinler'e gittiği zaman burada hizmet eden Nu kahramanlarından Muhammed Rıza kardeşine sarılmış ve "ben burada kalmaya geldim" demişti.
"Biz nasip olursa vazifemizi bitirdikten sonra Türkiye'ye geri döneriz." demişti, bu sözler üzerine aziz dostu.
Cevdet kardeş de, "ben Türkiye'yi kafamdan sildim, ben burada kalmaya geldim." diye cevap vermişti.
Bir gün yine Muhammed Rıza kardeş bir yolculuk esnasında kendisine "biz burada ölürsek zahmet edip bizi Türkiye’ye, götürmesinler, burada gömsünler, mezarımız da belki hizmet eder." demişti.
Bunun üzerine Cevdet kardeş arabayı sert bir şekilde durdurmuş: " kardeşim, senin başına bir şey gelecekse benim başıma gelsin inşallah. Benim ömrüm de senin ömrüne eklensin. Senin burada yapacak daha çok hizmetlerin var" demişti.
Sadece bir ay evli kalmıştı.
Evliliğinin de esas muharrik sebebi sadece hizmetti.
Evliliğinden sadece bir ay sonra müessif bir hadise sonucu şehid edilmişti.
Dato abi, bir evladı olarak kabul etmişti bu ihlas abidesi Nur kahramanını.
Yaptırdığı Sultan Ahmet Camisinin haziresine bu mübarek hizmet kahramanı için de bir yer ayırmıştı.
Kendisi de türbedarlık görevini üstlenmişti.
Bir mütevazı mezar yapmışlardı, bu mütevazı hizmet kahramanı için.
Her yıl Cevdet kardeşin vefat yıldönümü olan 11 Mayıs’ta Türkiye'den gelen onlarca Nur kardeşinin hatim ve hizmet programları ile rahmetle yâd edilmekte.
Bunlar yeşerdikten sonra çiçek açan ve meyve veren çekirdekler misali toprağa düşen kahramanlardır.
Vefatları, hayatlarından ziyade dine hizmet edecekse, zerre miktar tereddüt etmeden, ruhlarını esas sahibine teslim etmeye amadedirler.
Zaten bu kahramanların yegâne yaşama, sebebi iman ve Kur'an hizmetidir.
Bunlar hizmet için yaşar, hizmet için konuşur, hizmet için nefes alır ve hizmet için ölürler.
Böylece fani hayatlarını bakileştirir, Cennet-ül Ala'da seyir ve tenezzüh ederler.
İste iki cihan güneşi sevgili Peygamberimizin (ASV) medih ve senasına mazhar olmak için bu duygular ile yaşamak ve bu duygular ile fani dünya hayatından tezkeresini almak gerekir.
İslamiyet yeniden dünyanın dört yanında huzur ve kurtuluş vesilesi olacaksa, bu müjdelenen, sahabe misal zatlar vasıtasıyla olacaktır.
Bizler bu kahramanların duygu ve düşünceleri ile yaşayıp, bu şekilde berat senedini alarak ahirete bahtiyar bir şekilde gitmek istiyorsak, tam onlar gibi olmalıyız.
Ahiretin uhrevi ve ali sohbet meclislerinin bir mensubu ve bahtiyar bir müdavimi olmak için, bunlar gibi tam mücessem bir ihlas ve sadakat numunesi olmak için gayret göstermeliyiz.
Bu da elbette çok kolay değildir.
Bunun için dünyadan ve içindeki her fani şeyden geçmesini bilmek gerekir.
Anadan, yardan ve serden geçmek gerekir.
Nefisten ve enaniyetten geçmesini bilmek gerekir.
Kısacası kendisi dâhil her türlü fena ve fani varlık ve duygudan vazgeçmek gerekir.
Gönüllerde ve hatıralarda dua ve rahmet ile bir iz bırakmak elbette kolay değildir.
El kıssa, hakiki bir Nur talebesi olmak gerekir.
Bu mensubiyetin ve büyük Zafer'in ihtişamını yasamak ve yalnızca Allah'ı ebediyen kazanmak için, her şeyi feda etmeye değmez mi?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.