Feyza Nur YILMAZ

Feyza Nur YILMAZ

Bir tebessümünüz de mi yok?

Ne zor, bu zamanda yaşamak!.. İnsan gibi, insan; Sen’in istediğin gibi kul olmak, ne zor!.. Herşey iki zıt kutuptan oluşur oldu, ortası yok.Ya ifrad, ya tefrid...

Bana, bunlarla başlayan uzun bi düşünce yolunu açan, klasik bir alışverişti. Kalabalık sokaklar...Akşama kadar mağaza önlerinde dikilip müşteri çekebilmek umuduyla dil döken insanlar... Mağazaların içini dolduran cebi paralı zenginler bir tarafta, mağaza kapılarında vitrin bakmakla yetinen çoğunluk diğer tarafta. Artık mağazaların içinden çok, dışı kalabalık oldu zaten. Kimisi gördüklerini almayı hayal bile edemezken, kin duyar oldu içinden bütün alabilenlere; kimisi de vitrin bakarak tatmin olabileceğini zanneder oldu.. Hepsinin gözünde hırsa döndü bütün bu bakışlar.... Böyle devam ederken düşüncelerim, gözüme bi çift göz değdi... O alışveriş çılgınlığı içinde kimsenin dikkatini çekemeyen bi çift umutsuz bakış.. Neden mağazalardan çıkan hiç kimse karşı kaldırımda oturup, onlara böylesine kırgın gözlerle bakan simitçi çocuğu görmüyordu? Bu kadar mı kör olduk biz? Öyle yanlış mânâsız şeylere çevirdik ki bakışlarımızı, öyle boş şeylerden medet umar olduk ki; artık kalbimiz, vicdanımız da küstü bize.. Kimseyi göremez olduk.

O çocuğu izledim, bir müddet... Ve buğulu gözlerle baktığı oyuncak vitrinini... ”Simit ne kadar, çocuk?” diye soran adamı duymadı önce, öylesine dalmıştı ki...Kim bilir neler düşünüyordur, diye sordum kendime...Ben o çocuk olsam, ne düşünürdüm? O oyuncağa mı bakardım, benim olmasını delice isteyerek; yoksa, niye benim değil, diye kızar mıydım?.. Küçücüktü daha. Okulda olması gereken saatlerde o, belki de tokluğuna bile yetmeyecek bir para için sokaklardaydı.

Ben üstümdeki kalın kabanıma rağmen bu kadar üşürken, o nasıl dayanabiliyordu, yarı çıplak haliyle bu soğuğa?.. Kim bilir, belki de evde onu bekleyen hasta bir anası ya da kardeşleri vardır?.. Böyle hayatları öyle çok duyuyoruz ki, tahmin etmesi pek zor olmuyor. Yine de böyleyiz işte: Kimimiz içerde... Kimimiz dışarda... Kalın sınrlar çizdik aramıza. Kimse kılını kıpırdatmaz oldu. Üstelik bahanelerimiz de var artık: Ekonomik kriz, geçim derdi, kendime zor yetiyorum.... Derken, herkes kendi gününü kurtarmaya bakar oldu. Üstüne kendi gününü başkalarınınkini hiçe sayarak kurtaranlar da cabası..

Öylesine sinsi ilerledi ki bu düzen:Yavaş yavaş... Önce kulaktan kulağa yayılıdı, sonra yazılı basın, medya, T.V.... Derken duyarsızlaştık, herşeyi normal kabul ettik. Biri kapkaca uğrayıp yollarda sürüklenmiş, öbürünün parçalanmış cesedi çöplerden çıkmış, açlık sınırı bilmem kaç olmuş... ”Ne yapalım abi, zaman kötü...” Bu cümleyi hepimiz duyduk, belki de söyledik.. Mâneviyatımızı kaybettik biz. Güzel görmek birinci kaideyken, kötülere maruz kaldı gözlerimiz. Bilerek çizdiler bu karanlık tabloları gözlerimizin önüne.. Güzel göremedikten sonra, nasıl güzel düşünülür, nasıl lezzet alınır hayattan?...

Tabloyu karanlık çizenlere inat, güzelini görebilendir müslüman.. Umutlu olandır... ”Kulum beni nasıl bilirse,ona öyle muamele ederim.” âyetini bilip umutlu olandır... Şerrin içindeki hayrı görebilendir.

Toparlanmak vakti geldi de geçiyor... Para, pul, geçim... Bunlar için mi geldik dünyaya? Rızık vermek O’nun takdiriyken niye, ille de kontrol bizde sanıp inatlaşır olduk? Yetmedi mi, bunca sefkat tokadı?.. Uyanmak lazım... Sokaklarda o simitçi çocuklardan öyle çok var ki... Gülen gözlerle bakamayınca etrafa, bilmeden incittiğimiz öyle çok insan var ki... Tebessümle baktım o çocuğa, öylesine susamıştı ki birilerinin ona gülmesine... Hiç bişeyiniz yoksa, bir tebessümünüz de mi yok??
Bu gün yolda yürüken kafanızdaki dünyevî sıkıntılarla değil de, umutlarla bakın etrafa... Size de bunları düşündürecek bir simitçi göreceksinizdir... Korkmayın görmekten, kaçırmayın gözlerinizi, başka şeyler çekmesin dikkatinizi... İyice bakın gözlerine, yazdıklarımı göreceksiniz... Sonra bir düşünün.. Bir tebesümünüz de mi yok?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
10 Yorum
  • Hüseyin Yılmaz / 29 Nisan 2009 Çarşamba 10:13

    Sevgili kızım, kelimelerden bir ãlem inşã etmek isterdim, Cennet tasvirlerinden mülhem. Irmaklarından gürül gürül muhabbet akan, ormanlarında insanların kuşlar misali şarkılar söylediği dost bir dünya. Ama olmadı, bir kavga meydanına düştüm; ister istemez en sert kelimeleri kuşandım. Baba olarak tavsiyem, sen bu kavgaya girme, fıtratın kadar latîf bir ãlem kur, kavgadan kaçanlara bir liman olsun düşünce dünyan. Yazılarından, Hayyam'ın şakirdlerini de, tül

    Yanıtla (0) (0)
  • deneme / 29 Nisan 2009 Çarşamba 10:45

    Toparlanmak vakti geldi de geçiyor... Para, pul, geçim... Bunlar için mi geldik dünyaya? Rızık vermek O’nun takdiriyken niye, ille de kontrol bizde sanıp inatlaşır olduk? Yetmedi mi, bunca sefkat tokadı?.. Uyanmak lazım... Sokaklarda o simitçi çocuklardan öyle çok var ki... Gülen gözlerle bakamayınca etrafa, bilmeden incittiğimiz öyle çok insan var ki... Tebessümle baktım o çocuğa, öylesine susamıştı ki birilerinin ona gülmesine... Hiç bişeyiniz yoksa, bir tebes

    Yanıtla (0) (0)
  • Kevser TAŞ / 29 Nisan 2009 Çarşamba 10:49

    Gerçekten çok güzel aktarılmış hissedilenler..son cümleyi de herkes anlasın anlamlı bir söz ...hayatın hep tozpembe olduğunu sanıyoruz..sevgiler..

    Yanıtla (0) (0)
  • Hatice Durak / 29 Nisan 2009 Çarşamba 11:51

    Hoşgeldin feyza aramıza...Kalemine sağlık.Ve ince ruhuna...

    Yanıtla (0) (0)
  • Aliye Ertuğrul / 29 Nisan 2009 Çarşamba 23:43

    Muhterem Kardeşim,
    bazen konuşmaktan çok daha büyük anlamlar içerebilen hareketi çokça unutuğumuz ve yapmadığımız bu günlerde sünnet sevabına nail olmamızı istercesine çok hoş ifadeler ile hatırlattığınız için teşekkür ederim.
    Düşünürken zihninize gelen kelimeleri ne kadar güzel toparlamışsınız ve ne kadar hoş duygu yüklü bir kompozisyon oluşturmuşsunuz.Kaleminize sağlık.

    Yanıtla (0) (0)
  • Feride ALPSAN / 29 Nisan 2009 Çarşamba 23:53

    Tebessümlerin soykırımlandığı bir yeryüzünde yaşıyoruz malesef..Simitçi çocuğa edilen tebessüm şöyle dursun. edilen tebessümleri bile göremiycek bir karanlıkta hatta göze yaşı ,kafaya taşı atmakta kabiliyetli bir toplumda barınmaya çalışırken.yazındaki mana hint kumaşı dokusunda. Ve şimdi bu kumaşla insanlığın hangi ayıbını örtsek bir tarafı açık kalıyor.. Tebrikederim.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet YILMAZ / 30 Nisan 2009 Perşembe 16:30

    Hayret doğrusu. Aileden benden daha da güçlü bir kalem çıkar mı diyordum. Doğrusu sen iyi başladın. Ama ne olursun yazarken heyecanlanma. Daha doğrsu heyecanını yazıya yansıtma. Tebrik ediyor ve başarılar diliyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Merve BALA / 01 Mayıs 2009 Cuma 22:26

    Tebrik ederim arkadaşm çok güzel yazmışsın...düşüncelerini ve hissettiklerini öyle güzel aktarmışsın ki umarım hepimiz bu yazdıkların doğrultusunda hayata bakmayı başarabiliriz....başarılar diliyorum...

    Yanıtla (0) (0)
  • mehmet yılmaz / 04 Mayıs 2009 Pazartesi 19:31

    gecen gün hutbede hoca bi cümle kurdu,islamı sadece camilerde,cumada,namaz kılarken değil bütün hayatımıza yaymamız lazım dedi.yani camiden cıkıncada aynı şevkle islamı yasamamız lazım.gecim sıkıntısı,işsizlik,sınavlar,derken coğu seyi unuttuk.bunlardan biraz sıyrılabilirsek senin dediklerin olucak feyza.tebrik ediyorum cok güzel yazmıssın ellerine sağlık

    Yanıtla (0) (0)
  • buket yıldız / 21 Haziran 2009 Pazar 23:24

    Hayata daha iyi olumlu bakabilmek icin yapabilecek en iyi sey kendi dünyana iyi bakmaktan gecer.insan düüsüncesini kaleme dökemez veya ne düsünüyorum diye kendine sorsa onuda beceremez yazmaya:) yol uzun yolun acık olsun...

    Yanıtla (0) (0)